Münih’te 2 Mevsim

Münih, bizim hem yaz hem de kış zamanı gidip tadına doyamadığımız bir şehir oldu. Münih, Marienplatz, Odeonplatz ve Kalsplatz meydanlarıyla, pazarlarıyla, mağazalarıyla, tarihiyle, dokusuyla, yeşilliğiyle, eh tabii biraz da diğer şehirlere yakınlığıyla gezginleri kendine çeken bir şehir.

Marienplatz, Münih şehrinin kalbinin attığı meydan. Hani her şehrin kürkçü dükkanı misali dönüp dolaşıp geleceğin meydanı vardır ya, işte Münih’te orası Marienplatz. St. Peter Kilisesi, Eski (Altes Rathaus) ve Yeni Belediye Sarayı (Neus Rathaus) şehrin tam merkezinde işlemeleriyle oldukça dikkat çeken yapılar. Eski Belediye Sarayı 15.yüzyıl, Yeni Belediye sarayı ise 1900lerin başından bu yana tarihe tanıklık eden, insanı kendine hayran bırakacak kadar çok ince işçiliği üstünde barındıran binalar… Kafamız yukarıda detayları incelemekten boynumuz tutuldu desem yalan olmaz. Münih’in en bilindik yapılarından biri olan Glockenspiel (carillon) Yeni Belediye Sarayı’nın üstünde 20.yüzyılın başından beri figürleriyle dikkatleri üstüne çeken Saat Kulesi. Saatin üstündeki figürler saat 11,12 ve 17’yi vurduğunda, 1500’lü yıllarda Marienplatz’daki veba salgınının sona ermesi için dönüyorlar. Biz biraz da Christmas heyecanıyla bu şovu 3-4 kez izledik.  O kadar çok  işçilik var ki, her baktığında insan yeni bir figür fark ediyor. Yeni yıl kutlamaları nedeniyle kilise korosunun Yeni Belediye Binasının balkonundan söylediği ilahilerde yüzlerce insanın meydana toplanmasını sağlıyor. St. Peter’s Kilisesi’nin 91 metrelik kulesine çıkıp, Münih şehrine kuşbakışı bakmanız mümkün. Bence bu fırsatı kaçırmayın!

Münih
Kalsplatz, Marienplatz gibi Münih’in bir diğer ünlü meydanı. Buradaki en önemli yapılardan biri Justizpalast (Palace of Justice) yani Adalet Sarayı. Barok görünüşüyle, 67 metre yüksekliği ve cam tavanı ile göz dolduran bu yapı 1800’lü yılların sonundan beri Bavyera Bölgesine hizmet veriyor. Avrupa’nın en büyük yeraltı çarşısı Statchus Pasagen de Karlsplatz’ın altında yer alıyor.

Bizim en çok sevdiğimiz yerlerden biri ise Viktualienmarkt oldu. Aslında modern bir yeme içme pazarının kurulduğu bu alan, ortaya kurulmuş masalarda bira içerek sohbet edenlerle, her yerden gelen mis gibi sosis kokularıyla, tezgahlardaki çiçeklerin, lavantalı süslerin görüntüleriyle insanı şehrin ortasında bambaşka bir boyuta geçiriyor sanki. Yaz-kış bu meydanda sürekli bir hareketlilik sürekli bir atraksiyon var. Biz buranın enerjisine bayıldık.

Şehrin en yeşil, en nefes alınası yerleri ise 1600’lerin başından beri içindeki eski ordu müzesiyle Hofgarten ve 1700’lerin sonundan beri dünyanın en büyük parklarından biri olan Englischer Garten (İngiliz Bahçesi). Gezmekten yorulup şöyle bir dinlenmek istediğinizde, ya da parkı baştan sona gezip doğayla baş başa kalmak istediğinizde bu güzel bahçeler sizi bekliyor.

Münih’te bizim en çok merak ettiğimiz yerlerden biri Olimpiyat Parkı oldu. Olimpiyat stadının içinde bulunan park bizim tüm gün vakit geçirdiğimiz, piknik yapıp eğlendiğimiz harika bir yer oldu. Şansımıza bizim gittiğimizde parkta, Alman kanalı için tarihi bir dizi çekimi vardı ve ortalarda 1930’ların kıyafetleriyle insanlar geziniyordu. O yemyeşil parkta çok hoş bir atmosfer oluverdi bir anda :) Kendimizi bir anda geçmişin içinde bulduk sanki. Olimpiyat Parkının içindeki Tollwood Festivaline denk gelmiş olmamız ise tamamen tesadüf olsa da, Münih gezimizi tadından yenmez hale getirdi. Festivalden dolayı parkta çeşit çeşit stantlar, müzik gösterileri ve etkinlikler vardı. Sadece gündüz gezmeyi düşündüğümüz parkı, bu festivale denk geldiğimiz için gece yarısına doğru ancak terk edebildik. Bu festivale denk gelen haftada Münih’e gelmeniz bence Münih seyahatinizin çok daha keyifli geçmesini sağlayabilir. Bizim gönlümüzde yatan Octoberfest olsa da, Küçük Gezginimiz biraz daha büyüyene kadar elimizdeki festivallerle yetinelim dedik :)) Parkın hemen yanındaki BMW Welt ve Müzesi araba tutkunlarının bayılacakları, deneme sürüşleri yapabilecekleri bir bina.

Münih

Münih’e gittiğimizde arabayla gitmek çok kolay olduğu için en çok ama en çok görmeyi istediğimiz şey, yıllar önce bir posterde gördüğüm ve masallardan fırlamışcasına görüntüsüyle, gerçek olmasına inanmakta zorluk çektiğim Neuschwanstein Şatosu‘na gitmek oldu. Genelde sisli veya karlı görüntüsünün kartpostalları süslediği bu Şato, yaz ayı olmasına rağmen dağın tepesindeki gösterişli duruşuyla bizi hiç hayal kırıklığına uğratmadı. Kral Ludwig’in harika bir ormanın içinde, göl ve şelale manzaralı Şatosu kadar içinde bulunduğu ortam da bizi büyüledi. Kral ağzının tadını biliyormuş doğrusu :)) Bu lüks sevgisinin onu ölüme taşıdığı inanılan Kralın zevkine hayran olmamak elde değil. Alp Dağları bir tarafta, yemyeşil bir orman, muhteşem bir göl… Şelale…Ne ararsan var, daha ne olsun.Kış aylarında özellikle Christmas zamanı her şehir farklı bir güzelliğe bürünür. Münih’in meydanları, sokakları da, yaz aylarından çok daha eğlenceli, çok daha cazip bir görüntüye kavuşuyor. Marienplatz ve Karlzplatz’daki Christmas panayırlarının yanı sıra ara sokakların küçük meydanlarında bile varillerde yanan ateşler ve mis gibi sıcak şarap kokusu insanın içini ısıtıyor.

Christmas zamanı Münih gündüzleri ayrı bir keyif, geceleri ayrı bir keyif sunuyor insana. Daha havaalanından dışarı adım attığımız an bir panayır alanıyla karşılaştık. Valizleri arabaya koyup, gece yarısına kadar havaalanının çıkışındaki Christmas panayırında eğlendik. Bir şehir Christmas-yeni yıl zamanı bu kadar güzelleşebilir mi? İnsanlar soğuk demeden gecenin bir yarısına kadar sürekli dışarıda geziyor. Genci, yaşlısı meydanlara kurulan buz pateni pistinde, yanakları al al sürekli paten kayıyorlar. İnsana inanılmaz enerji veren, içini ısıtan, keyif veren bir ortam. Ellerinde sıcak şaraplar, şehrin her caddesinde bir sohbet ortamındalar. Şehir Christmas panayırlarıyla yaz aylarından bambaşka bir görüntüye bürünerek bizi oldukça şaşırttı aslında. İyi ki bir de Christmas da gelmişiz dedirtti.

Münih’e gidildiğinde, mutlaka uğranılması gereken yer, yaklaşık 40 dakika uzaklıktaki Neubeurn Köyü. Bu köy, geleneksel evleriyle ünlü ve yapılaşmanın ilerlememesinden dolayı da görüntüsünü koruyor. Köy beklediğimden daha küçük olsa da köy evlerinin üstündeki resimler, pencerelerindeki danteller, her şey çok otantik. Hava çok soğuk olunca köyün ünlü mekanı Haschel’s Cafeye sığındık. Sizin de bu Cafe’yi bulmamanız köy küçük olunca mümkün değil zaten :) Cafe harika porselenler ve süslerle dolu. Tavsiyem çocuğunuz hareketli bir çocuksa, bırakın dışarıda oynasın siz de dışarıdaki masalara oturup kahvenizi yudumlayın :) İçeride gözleri gibi baktıkları porselenlere bir şey olsun istemeyiz değil mi?

MünihMünih’e gittiğimizde kar görme umuduyla her sabah uyanan Küçük Gezgin’i mutlu etmek için 1-1,5 saat uzaklıktaki Tegernsee Gölü ve Wallberg Dağına gittik. Münih’e kış aylarında giderseniz kesinlikle gitmeli ve buraya bir gününüzü ayırmalısınız. Göl, kasaba ve karlarla kaplı Alp dağları… Her şey o kadar güzel ki… Doğasına aşık olup döneceksiniz. Küçük Gezgin saatlerce karların üstünde o kadar keyifle oynadı ki buraya dair biriktirdiği anılar, bir şekilde hep onunla birlikte olacaktır diye düşünüyorum. Biz manzaraya ve ortama bayıldık.

Münih’in hem yaz hem de Christmas zamanında sokaklarında gezmiş biri olarak diyorum ki Christmas ve yeni yıl kutlamaları için Münih harika bir seçenek olabilir. Yazın Tollwood Festivaline, sonbaharda da Octoberfest’e kışın da Christmas zamanına seyahatinizi denk getirirseniz, şehirden unutulmaz anılarla dönebilirsiniz.

Biz iki gezgin hayata dokunarak yaşamayı sevenlerdeniz. "GEZİYORUM ÖYLEYSE VARIM" yaşam felsefemiz oldu! Bu ruhu kızımıza da aşılamak için; onu da gezilerimize ortak ettik ve beraber 20'den fazla ülkede, 100'e yakın şehire dokunduk. Daha da görmek hayaliyle kavrulduğumuz onlarca şehir bizi bekliyor. Çocukla dışarı bile çıkamayan anneleri teşvik etmek için gezi yazılarımı, www.geziyorumoyleysevarim.com blogundan yayımlamaya başladım. Sonra baktık ki; Küçük Gezgin'in seyahatleri ve maceraları kadar gittiğimiz yerler de ilgi topluyor; dedim ki o zaman başka yerlerde de yazayım:) Şu anda Gezimanya'da yazılarım yayımlanmaya devam ediyor . Röportajımız Gezimanya'da yayımlandıktan sonra Küçük Gezgin Çakıl'ın ismi gezgin dünyasında daha da bilinir oldu. Çocuklageziyoruz internet sitesinde de konuk yazar olarak yazılarım yayımlanıyor. Facebook ve instegram'da da geziyorumoyleysevarim adı altında yer alıyoruz. "gezgin" olmak insanın ruhuna işleyen bir şey. Biz Küçük Gezgin ile yaz, kış gezmekten ve gezip gördüklerimiz paylaşmaktan çok büyük keyif alıyoruz. "İKİ GEZGİN RUHUN KÜÇÜK GEZGİN İLE MACERALARI" diye yollara düştük... Yollarda büyüyoruz...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir