Size hem manzarası şahane, hem doğası enfes, hem de yamaç paraşütü, trekking ve foto safari için ideal bir yer olan Uçmakdere seyahatimden bahsetmek istiyorum.
Uçmakdere
Tekirdağ’ın Şarköy ilçesine bağlı, Ganos Dağı eteklerinde kurulmuş eski bir Rum köyü Uçmakdere. Yamaç paraşütü ile de adını sıkça duyduğumuz Uçmakdere, aynı zamanda çok güzel bir trekking rotası da. Tekirdağ’a 35 km, İstanbul’a ise 170 km. uzaklıkta olan Uçmakdere’ye Tekirdağ’dan Kumbağ ve Barboros üzerinden belli bir mesafe boyunca dik yamaçlardan S’ler çizerek gidiliyor. Başlangıçta ürküyorsunuz ancak sonra mavi deniz ve yeşil doğa manzarası içinde kıvrıla kıvrıla gitmenin keyfi ile yolun durumu geri planda kalıveriyor :)
Uçmakdere Köyünün Rumca adı “Avdimio” anlamı ise “hoş yer.” Gerçekten de köy bugün bile gerek doğası gerekse insanları ile oldukça hoş. 1924 yılındaki mübadele ile köyde yaşayan Rumlar Yunanistan’a, Selanik’teki Türkler de köylerini bırakıp Uçmakdere’ye göç etmişler. Nüfus ortalama 250-300 civarında. Köy geçmişten günümüze dek üzümleri ile nam salmış. Hatta Rumların yaşadığı dönemlerde çavuş üzümünün Amerika’ya buradan gönderildiğine dair resmi kayıtların olduğu da söyleniyor.
Trakya’nın en yüksek noktalarından olan Ganos Dağları’nın tepesine doğru zorlu bir yürüyüş sonrasında dik yamaçlardan aşağıya zaman zaman da iplerle birbirimize destek olarak inmiştik. Trekking, boynumda fotoğraf makinası ile yorucu olsa da dağda karşılaştığımız çoban ve sürüsü, yeşil doğa, Marmara Adası manzarası ve yamaç paraşütü ile atlayanların görsel şovu ile unutamayacağım güzel bir gün olarak kaldı hafızamda.
Uçmakdere köy meydanına vardığımızda bildik köy kahvehaneleri karşıladı bizi. Eczane, bakkal vb. bir kaç küçük esnaf da var köyde. Köylüler çok samimi ve yardımseverler. Köyü dolaşmaya başladığınız andan itibaren farklı olduğunu hemen hissettiriyor. Boyalı yağ tenekelerine renk renk dikilmiş çiçeklerin dizildiği kapı ve pencere önlerini, evleri, sokakları o kadar güzelleştirmiş ki köyden çıkasımız gelmedi diyebilirim. Dokusu bozulmamış evler Rumlardan kalma, ahşap ve taş çok uyumlu, tek katlı veya iki katlılar .
Bir kaç tanesi yıkılmış bakımsızlıktan ama bunlar bile o kadar güzeller ki fotoğraf çekmeye doyamadım. Köyü dere yatağı ikiye bölmüş, yazın kuruyan dereden kışın tahta köprü ile geçiliyor. Ihlamur ağaçlarının kokusu baş döndürüyor. Köyün çıkışında yol kenarındaki asırlık kocaman çınar ağacı ziyaretçilerin dikkatini çekiyor. Yürüyüş sonrasında kahvehaneye dönerek ıhlamur ve taze çay içip sohbet ettik köyün amcaları ile, onlar alışıklar köylerinin ziyaretçilere…
Meydanın bir köşesinde tezgahlar kurulmuş; ev eriştesi , köy tarhanası, köy ekmeği, ıhlamur, adaçayı, sarı kantoron, üzüm pekmezi vb. organik köy ürünleri satılıyor. Uçmakdere balı ise son dönemde daha çok rağbet görmeye başlamış bile.
Köyün içinde konaklama imkanı bulunmamakla beraber kıyısında çadır kampı alanı ve küçük bir de pansiyon var. Ayrıca Uçmakdere ‘ye 20 km mesafedeki Mürefte ve Hoşköy ‘de motel ve pansiyonlar bulunmakta. Köy ve civarına motocros tutkunları , fotoğrafçılar, yamaç paraşütü yapmak isteyenler gelmekte. Ağustos / Ekim arasında Şarköy’den Uçmakdere’ye kadarki kıyı bölgesinde bağ bozumu yapılmakta, sonbaharda günübirlik ya da bir gece konaklama ile tüm sahili güzel bir rota ile gezebilirsiniz. Yine sonbaharda yapılan kışa hazırlık çalışmaları ( salça-tarhana-erişte yapımı, sebze -tütün kurutma işlemleri vb. ) fotoğrafçıları köye çekiyor.
Uçmakdere – Şarköy sahil şeridi boyunca ahşap balıkçı barınakları ile balık tutma iskeleleri görülmeye değer, hatta merakınız ve sabrınız varsa oltanızla balık da tutabilirsiniz.
Jolly ile kültür turlarına katılmak için tıklayın.