Okunma Sayısı Okunma 544
Paylaşım Paylaşım 0

Karadeniz’in incisi Trabzon, binlerce yıllık tarihiyle Anadolu’nun en büyüleyici destinasyonlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Sümela Manastırı’nın kayalıklara oyulmuş ihtişamından Uzungöl’ün berrak sularına, Hamsiköy’ün meşhur sütlacından Ortamahalle’nin tarihi dokusuna kadar uzanan bu eşsiz şehir her köşesiyle bambaşka bir hikaye anlatıyor. 

Trabzon sadece doğal güzellikleriyle değil aynı zamanda Bizans İmparatorluğu’ndan Osmanlı’ya kadar pek çok medeniyetin izlerini taşıyan tarihi zenginlikleriyle de ziyaretçilerini büyülüyor. İster tarihe meraklı olun ister doğanın tadını çıkarmak isteyen bir gezgin, Trabzon’da herkesin ruhunu okşayacak benzersiz deneyimler sizi bekliyor.

Trabzon’da Mutlaka Görülmesi Gereken 12 Tarihi ve Doğal Yer

Trabzon’un büyüleyici tarihi, MÖ 4. yüzyıldan günümüze uzanan köklü geçmişiyle şekilleniyor. Yunan kolonilerinden Roma İmparatorluğu’na, Bizans’tan Trabzon Rum İmparatorluğu’na ve nihayetinde Osmanlı İmparatorluğu’na ev sahipliği yapmış bu topraklar her dönemden izler taşıyor. Şehrin adını aldığı trapez şeklindeki coğrafi yapısından Karadeniz’e açılan liman konumuna kadar her detayı tarihi önemini vurguluyor.

Trabzon’u turistik açıdan bu denli özel kılan en büyük etken hiç şüphesiz doğal güzellikleri ile tarihi mirasının mükemmel uyumu. Deniz seviyesinden 1150 metre yükseklikte kayalara oyulmuş manastırlar, yemyeşil yaylaları süsleyen geleneksel yayla evleri ve kristal berraklığındaki gölleri bir arada bulabileceğiniz nadir destinasyonlardan biri burası. Anadolu’nun en eski manastırlarından bazılarına ev sahipliği yapan Trabzon, aynı zamanda Karadeniz mutfağının en lezzetli örneklerini tattığınız bir gastronomi durağı.

1- Sümela Manastırı

Trabzon’un tartışmasız en ünlü hazinesi olan Sümela Manastırı, Altındere Vadisi’nin sarp kayalıklarına oyulmuş ihtişamıyla dünyanın dört bir yanından ziyaretçi çekiyor. Denizden 1150 metre yükseklikte, vadiden ise 300 metre yukarıda konumlanan bu Rum Ortodoks manastır kompleksi, 4. yüzyılda inşa edilmeye başlanmış ve yüzyıllar boyunca genişletilerek bugünkü haline kavuşmuş. UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’nde yer alan yapı, Meryem Ana’ya adanmış olmasıyla da büyük bir manevi değer taşıyor.

Manastırın en büyüleyici özelliklerinden biri hiç şüphesiz kayaların içine ustaca yerleştirilmiş mimarisi. Ana şapel, öğrenci odaları, kütüphane ve misafirhane gibi bölümlerden oluşan kompleks, duvarlarını süsleyen enfes fresklerle adeta bir açık hava müzesi niteliği taşıyor. Bu freskler Hristiyan inancının önemli sahnelerini betimlerken aynı zamanda dönemin sanat anlayışına da ışık tutuyor. 2021 yılında tamamlanan kapsamlı restorasyon çalışması sonucunda gizli şapeller ve çile odaları da ziyarete açılmış durumda.

Sümela Manastırı’na ulaşmak için Maçka ilçesi üzerinden yaklaşık 300 metrelik bir patika yürüyüşü yapmanız gerekiyor. Bu yürüyüş sırasında Karadeniz’in eşsiz doğal güzelliklerini seyretme fırsatı bulacaksınız. Manastır haftanın her günü 08.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık ve giriş ücreti 450 TL olarak belirlenmişken Müze Kart sahipleri ücretsiz girebiliyor. Trabzon’a geldiğinizde mutlaka rahat ayakkabılar giyerek bu eşsiz yapıyı keşfetmeyi ihmal etmeyin!

2- Atatürk Köşkü

Trabzon’un en değerli müzelerinden biri olan Atatürk Köşkü, sadece mimari güzelliğiyle değil aynı zamanda taşıdığı manevi değerle de ziyaretçilerini etkiliyor. 1890 yılında Kostantin Kabayanidis tarafından yazlık köşk olarak inşa ettirilen bu yapı, Avrupa Rönesans mimarisinin en güzel örneklerinden birini sergiliyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1924, 1930 ve 1937 yıllarındaki Trabzon ziyaretlerinde konaklaması nedeniyle tarihi bir önem kazanmış ve 1943 yılında müzeye dönüştürülmüş.

Köşkün en dikkat çekici özelliklerinden biri Atatürk’ün 1937 yılında burada kaleme aldığı vasiyetnamesi. “Mal ve mülk bana ağırlık veriyor. Bunları milletime vermekle ferahlık duyuyorum” sözleriyle başlayan bu tarihi belge, büyük liderin vatanına olan bağlılığını gözler önüne seriyor. Müzede Atatürk’e ait eşyalar, dönemin mobilyaları ve 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıla ait toplam 344 eser sergileniyor. Her oda titizlikle düzenlenmiş ve orijinal atmosferi yansıtacak şekilde korunmuş durumda.

Soğuksu semtinde küçük bir çam korusu içinde yer alan köşkün bahçesi de görülmeye değer güzellikte. Haftanın her günü 09.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilen müzenin iç mekanında fotoğraf çekmek yasak olsa da bahçesinden harika manzara fotoğrafları çekebilirsiniz. Trabzon’un modern tarihine tanıklık etmek istiyorsanız Atatürk Köşkü mutlaka gezilmesi gereken yerler listenizin başında yer almalı.

3- Ayasofya Kilisesi

Trabzon Ayasofya’sı, şehrin en önemli tarihi yapılarından biri olarak Geç Bizans döneminin en güzel kilise örnekleri arasında gösteriliyor. 13. yüzyılda Trabzon İmparatorluğu tarafından kilise olarak inşa edilen yapı, 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethetmesinin ardından minber ve müezzin mahfili eklenerek camiye dönüştürülmüş. Uzun yıllar boyunca cami olarak hizmet veren yapı, 1964-2013 yılları arasında müze olarak kullanılmış ve günümüzde tekrar cami olarak ibadete açılmış durumda.

Yapının en büyüleyici özelliği hiç şüphesiz iç duvarlarını süsleyen muhteşem freskler. Adem ve Havva’nın yaratılışından kıyamet gününe kadar İncil’den pek çok sahneyi betimleyen bu sanat eserleri, Bizans sanatının doruk noktasını temsil ediyor. Camiye dönüştürülme sürecinde bu freskler son derece titiz bir yaklaşımla korunmuş ve namaz kılınan bölümdeki freskler modern bir pleksi cam malzeme ile estetik bir şekilde kapatılmış. Bu uygulama sayesinde hem ibadet edilebiliyor hem de tarihi eserler zarar görmüyor.

Fatih Mahallesi’nde yer alan Ayasofya’nın kubbesi, sütunları ve mozaikleriyle mimari açıdan oldukça etkileyici bir görünüm sergiliyor. Bizans, Gürcü ve Selçuklu mimarisinden izler taşıyan yapının bahçesinde bulunan çay bahçesi, ziyaret sonrası dinlenmek için ideal bir mekan sunuyor. Namaz vakitleri dışında ücretsiz olarak gezilebilen Ayasofya, Trabzon’da tarihi ve dini mirasın nasıl bir arada korunabileceğinin en güzel örneğini sergiliyor. İstanbul Ayasofya’sından farklı olarak buradaki koruma yaklaşımının başarılı bir modern sanat eseri gibi durması da ayrıca dikkat çekici.

4- Vazelon Manastırı

Anadolu’nun en eski manastırlarından biri olan Vazelon Manastırı, MS 270 yılında inşa edilmesiyle Sümela Manastırı’ndan çok daha kadim bir geçmişe sahip. Yahya Peygamber’e adanan bu manastır, Maçka ilçesinin Kiremitli köyü sınırlarında Zabulon Dağı’nın eteklerine yaslanmış durumda. Adını da bu dağdan alan manastırın Zabulon isminin zamanla Vazelon’a dönüştüğü düşünülüyor. 565 yılında Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından büyük bir restorasyon geçirmiş olan yapı, tarihi boyunca pek çok onarım görmüş.

Manastırın dış duvarlarında yer alan freskler, Hristiyan inancının temel konularını işliyor ve özellikle cennet, cehennem ve mahşer günü tasvirleri ziyaretçilerde derin bir etki bırakıyor. Çam ağaçları arasında gizlenmiş konumuyla manastır, adeta doğayla bütünleşmiş bir görünüm sergiliyor. Maalesef yaklaşık 100 yıldır terk edilmiş durumda olan yapı, günümüzde harabe halinde olsa da tarihi değeri ve taşıdığı manevi anlam nedeniyle önemini koruyor.

Vazelon Manastırı’na ulaşım Sümela’ya göre biraz daha zorlu olup patika yollardan geçmek gerekiyor. Ancak bu zorluk, keşfetme heyecanını artıran bir faktör olarak da değerlendirilebilir. Yakın zamanda restorasyonu gündeme gelen manastırın eski ihtişamına kavuşturulması planlanıyor. Henüz resmi ziyarete açık olmasa da bölgeye giden gezginlerin uzaktan görebileceği bu tarihi hazine, Trabzon’un manevi mirasının ne denli köklü olduğunu gözler önüne seriyor. Eğer macera dolu bir keşif yapmak istiyorsanız rehber eşliğinde bu eşsiz manastırı ziyaret edebilirsiniz.

5- Tarihi Bakırcılar Çarşısı

Trabzon’un ticari hayatının kalbi sayılan Tarihi Bakırcılar Çarşısı, şehrin zengin zanaat geleneğini günümüze taşıyan en önemli merkezlerden biri. Doğu Karadeniz bölgesindeki zengin bakır yataklarından faydalanan Trabzon, tarihi boyunca bakırcılık sanatının geliştiği ve ustalarını yetiştirdiği bir şehir olmuş. Bu atölyelerde üretilen bakır, bronz ve pirinç ürünler sadece yerel pazarlarda değil Osmanlı saraylarında, İran’da ve Karadeniz’in diğer şehirlerinde de büyük beğeni toplamış.

Çarşıda gezinirken geçmişten günümüze uzanan bu köklü geleneğin canlı tanıklarıyla karşılaşıyorsunuz. Usta ellerin şekillendirdiği bakraçlar, maşrapalar, semaver ve çeşitli süs eşyaları hem kullanım hem de dekorasyon amaçlı olarak üretiliyor. Her bir ürün tamamen el emeğiyle hazırlanıyor ve bu da her birini eşsiz kılıyor. Çarşıda alışveriş yaparken ustalarla sohbet etme ve bu köklü sanatın inceliklerini öğrenme fırsatı da buluyorsunuz.

Merkezi konumuyla kolayca ulaşılabilen Bakırcılar Çarşısı, sadece alışveriş yapmak isteyenler için değil aynı zamanda Trabzon’un kültürel dokusunu yakından tanımak isteyenler için de ideal bir durak. Burada satılan ürünler hem kendiniz için güzel birer hatıra hem de sevdiklerinize götürebileceğiniz anlamlı hediyeler oluyor. Özellikle el yapımı bakır çaydanlıklar ve geleneksel motiflerle süslenmiş süs eşyaları turistlerin en çok tercih ettiği ürünler arasında yer alıyor.

6- Ortamahalle

Akçaabat ilçesinin en büyüleyici köşelerinden biri olan Ortamahalle, “Doğu Karadeniz’in Safranbolusu” yakıştırmasını hak eden eşsiz bir tarihi doku sergiliyor. 1988 yılında kentsel sit alanı ilan edilerek koruma altına alınan bu mahalle, Osmanlı döneminden kalma ahşap konakları ve Arnavut kaldırımlı sokakları ile ziyaretçilerini adeta zamanda yolculuğa çıkarıyor. Karadeniz ve Akçaabat’ın muhteşem manzarasına hakim konumuyla da fotografik açıdan son derece etkileyici bir destinasyon.

Mahallenin tarihi dokusunda özellikle gayri-müslim ailelerin yaşadığı dönemden kalma izler göze çarpıyor. Zorunlu göç yasasının ardından Müslüman bir mahalle haline gelen Ortamahalle, bugün çoğu konak cafe-restoran ya da butik otel olarak hizmet veriyor. Timurcuoğlu Konağı gibi yapılar hem müze olarak geziliyor hem de dinlenme mekanı olarak kullanılıyor. Bu konakların hemen hepsinin bahçesinden muhteşem deniz manzarası keyfi çıkarılabiliyor.

Ortamahalle’nin dar sokaklarında yürürken geçmişin izlerini takip etmek büyük bir keyif veriyor. Her köşe başında karşınıza çıkan tarihi çeşmeler, konak kapıları ve pencere detayları dönemin yaşam tarzını gözler önüne seriyor. Mahallede bulunan restoranlar yöresel Karadeniz lezzetlerini otantik bir atmosferde sunuyor. Özellikle deniz manzaralı teraslarda içilen çay ve tatılan yöresel tatlılar unutulmaz anlar yaşatıyor. Trabzon’da konakladığınız süre boyunca Ortamahalle’yi hem gündüz hem de akşam saatlerinde ziyaret etmenizi tavsiye ediyoruz çünkü her saatte farklı bir güzellik sergiliyor.

7- Trabzon Kalesi

Trabzon’un en eski ve en önemli tarihi yapısı olan Trabzon Kalesi, şehrin MÖ 4. yüzyıldan günümüze uzanan köklü geçmişinin en somut kanıtlarından biri. Ortahisar mevkiinde Tabakhane ve Zağnos vadileri arasındaki yüksek kaya kitlesi üzerine kurulmuş olan kalenin surları, Roma döneminden itibaren farklı medeniyetler tarafından onarılmış ve genişletilmiş. Şehrin adının bu trapez şeklindeki yamuk yapıdan geldiği düşünülüyor ve bu da kalenin Trabzon’un kimliğindeki yerini gösteriyor.

Kale günümüzde Yukarı Hisar, İç Kale, Orta Hisar ve Aşağı Hisar olmak üzere üç bölüme ayrılmış durumda. En eski bölümünün Roma dönemine uzanması, buranın ne kadar köklü bir geçmişe sahip olduğunu ortaya koyuyor. Bizans döneminde güçlendirilen surlar, Osmanlı fethi sonrasında da önemini korumuş ve denizden gelecek saldırılara karşı şehri koruyan bir kalkan görevi görmüş. Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethetmesinden sonra kale üzerinde yapılan çalışmalar, yapının günümüzdeki görünümünü kazanmasında etkili olmuş.

Kalenin en büyük avantajlarından biri şehrin panoramik manzarasına hakim konumu. Buradan Trabzon’un tamamını, Karadeniz’i ve çevredeki tepeleri görebiliyorsunuz. Özellikle günbatımı saatlerinde buradan çekilen fotoğraflar sosyal medyada büyük beğeni topluyor. Kale kompleksi haftanın her günü ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor ve şehir merkezine çok yakın konumuyla kolayca ulaşılabiliyor.

8- Gülbahar Hatun Türbesi

Trabzon’un Osmanlı dönemindeki önemini yansıtan en değerli yapılardan biri olan Gülbahar Hatun Türbesi, Yavuz Sultan Selim tarafından annesi Gülbahar Hatun anısına yaptırılmış. Yavuz Sultan Selim’in daha önce Trabzon’da valilik yapması nedeniyle şehirle özel bir bağı olan bu türbe, Osmanlı mimarisinin en zarif örneklerinden birini sergiliyor. Yapının inşa tarihi kesin olarak bilinmese de 16. yüzyılın başlarına tarihlendiriliyor.

Türbe kompleksinin geçmişte bir külliye olduğu düşünülüyor ancak zaman içinde külliyenin diğer bölümleri yıkılmış ve günümüze sadece türbe, şadırvan ve cami ulaşabilmiş. Bu durum bile yapının ne kadar görkemli bir kompleks olduğunu hayal etmeye yardımcı oluyor. Türbenin mimari detayları Klasik Osmanlı üslubunun inceliklerini yansıtırken, süslemeler ve yazılar dönemin sanat anlayışını gözler önüne seriyor.

Gülbahar Hatun’un Kanuni Sultan Süleyman’ın büyükannesi olması da türbeye ayrı bir önem katıyor. Ziyaretçiler burada sadece mimari güzelliği görmekle kalmıyor aynı zamanda Osmanlı hanedanının Trabzon’la olan bağlarını da keşfediyor. Türbe çevresindeki düzenli bahçe ve dinlenme alanları, ziyaret sonrası huzurlu anlar geçirmek için ideal. Osmanlı tarihine ve mimarisine ilgi duyanlar için mutlaka görülmesi gereken bu yapı, Trabzon’un çok kültürlü geçmişinin önemli bir tanığı durumunda.

9- Yeni Cuma Cami

Trabzon’un en ilginç dini yapılarından biri olan Yeni Cuma Cami, özgün hikayesi ve mimari özellikleriyle ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor. Eskiden Hagios Evgenios Kilisesi olarak bilinen yapı, Trabzon’un koruyucu azizi Evgenios’a ithaf edilmişti ve kesin inşa tarihi bilinmese de Bizans dönemine uzandığı düşünülüyor. 1461 yılında Trabzon’un Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmesinin ardından II. Mehmet burada ilk namazını kılmış ve bu sebeple yapıya “Yeni Cuma” ismi verilmiş.

Caminin en dikkat çekici özelliklerinden biri minare eklenerek camiye dönüştürülme sürecinde gösterilen özen. Orijinal taş işçiliği ve kalem işi süslemeleri mükemmel bir şekilde korunmuş ve bu sayede hem Bizans hem de Osmanlı sanatının izlerini aynı yapıda görebiliyorsunuz. İç mekandaki detaylar, iki farklı kültürün nasıl uyum içinde bir arada bulunabileceğinin güzel bir örneğini sergiliyor.

Yeni Cuma Cami’nin konumu da oldukça merkezi ve ulaşımı kolay. Şehir merkezinde yer alan caminin çevresinde diğer tarihi yapılar da bulunuyor, bu nedenle Trabzon’un tarihi dokusunu keşfetmek isteyenler için ideal bir durak noktası. Cami günümüzde aktif olarak ibadete açık durumda ve namaz vakitleri dışında ziyaret edilebiliyor. Burada hem ibadet edebilir hem de yapının eşsiz mimarisini yakından inceleyebilirsiniz.

10- Boztepe

Trabzon’un en popüler seyir noktalarından biri olan Boztepe, şehir merkezine sadece 3 kilometre uzaklıkta yer almasıyla hem yerli halkın hem de turistlerin vazgeçilmez uğrak noktası haline gelmiş. Eski zamanlardan beri dini açıdan önem taşıyan bu tepe, Bizans ve Pontus İmparatorluğu dönemlerinde Minthrion adıyla anılıyormuş. Tepede Aziz John Kilisesi, Kaymaklı Manastırı, Ejderha Çeşmesi ve Panagia Theoskepastos Manastırı gibi önemli yapılar yer alıyor ve bu da bölgenin ne kadar köklü bir geçmişe sahip olduğunu gösteriyor.

Boztepe’nin en büyük cazibesi hiç şüphesiz sunduğu muhteşem panoramik manzara. Buradan Trabzon’un tamamını, Karadeniz’in masmavi sularını ve çevredeki yeşil tepeleri 360 derece açıyla seyredebiliyorsunuz. Özellikle gün batımı saatlerinde buradan izlenen manzara nefes kesici oluyor ve fotoğraf tutkunları için gerçek bir cennet. Tepeye ulaşmak için teleferik kullanabilir ya da araçla çıkabilirsiniz. Her iki seçenek de kendine özgü güzellikleri barındırıyor.

Boztepe Seyir Terası’nda bulunan çay bahçeleri ve restoranlarda Trabzon’un yöresel lezzetlerini tadarak bu eşsiz manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz. Özellikle Karadeniz çayı eşliğinde geçirilen saatler unutulmaz anılar bırakıyor. Tepeye giriş ücreti kişi başı 20 TL olarak belirlenmişken bu ücret karşılığında yaşadığınız deneyim gerçekten de paha biçilmez. Trabzon’a geldiğinizde Boztepe’yi hem gündüz hem de akşam saatlerinde ziyaret etmenizi öneriyoruz çünkü her saatte farklı bir güzellik sergiliyor.

11- Hamsiköy

Trabzon’un en şirin köylerinden biri olan Hamsiköy, Zigana Dağları’nın eteklerinde 1300 metre rakımda konumlanmış bir yayla köyü. Adı sizi yanıltmasın, bu köy hamsisiyle değil dünyaca ünlü sütlacıyla meşhur! Köyün gerçek adının Arapça “beş” anlamına gelen “hamse” kelimesinden geldiği ve beş ayrı köye verilen toplu bir isim olduğu düşünülüyor. Hamsiköy, Ciharlı, Çıralı, Dikkaya ve Güzelyayla köylerini kapsayan bu bölge, İpek Yolu’nun geçiş noktasında bulunmasıyla da tarihi öneme sahip.

Hamsiköy’ün asıl ünü hiç şüphesiz eşsiz lezzetindeki sütlacından geliyor. Bu sütlacın sırrı yörenin ineklerinin bol yağlı sütü ve yapılırken eklenen bir tutam tuzda saklı. Köyde yaklaşık bir düzine sütlaççı bulunuyor ve her biri kendi özel reçetesiyle bu lezzeti hazırlıyor. Hamsiköy sütlacı o kadar ünlü ki Trabzon’un merkezindeki pek çok yerde de satılıyor ancak en tazesi ve en lezzetlisi tabii ki köyün kendisinde tadılıyor.

Köyün çevresindeki doğal güzellikler de görülmeye değer. Yemyeşil çam ormanları arasında saklı geleneksel ahşap yayla evleri, berrak havası ve huzur veren atmosferiyle Hamsiköy mükemmel bir kaçış noktası sunuyor. Trekking ve dağ bisikleti için ideal parkurları olan köyde aynı zamanda doğa fotoğrafçılığı yapmak da büyük keyif veriyor. Her yıl Ağustos ayının ilk pazar günü düzenlenen Hamsiköy Sütlaç Festivali’ne denk gelirseniz köyün en renkli halini görme şansını yakalayabilirsiniz.

12- Hıdırnebi Yaylası

Akçaabat ilçesinin Metinkale Vadisi uzantısında 1600 metre rakımda yer alan Hıdırnebi Yaylası, Trabzon’un en güzel ve en erişilebilir yaylalarından biri olarak öne çıkıyor. Merkezden günübirlik gidilebilecek en yakın yaylalardan biri olan Hıdırnebi, hem doğal güzellikleri hem de sunduğu aktivite olanakları ile her yaştan ziyaretçiyi kendine çekiyor. Yaylanın en büyük avantajı hava koşullarının müsait olduğu günlerde muhteşem bir bulut denizi manzarası sunması.

Hıdırnebi Yaylası’nda çok sayıda konaklama seçeneği bulunuyor. Bungalov otellerden ahşap yayla evlerine kadar farklı tarzlarda konaklama imkanları, buraya gelen misafirlere huzurlu bir Trabzon tatili yaşatıyor. Yayla içerisinde günübirlik geziler için restoranlar, yürüyüş parkurları, kır bahçeleri ve mesire alanları da mevcut. Bu tesisler sayesinde hem konaklama hem de günübirlik ziyaret için ideal koşullar sunuluyor.

Hıdırnebi’nin bir diğer önemli özelliği her yıl 20 Temmuz’da son bulan şenlikler ve bu kapsamda düzenlenen Uluslararası Akçaabat Müzik ve Halkoyunları Festivali. Bu festivaller sırasında Karadeniz’in geleneksel halk oyunlarını izleme, yöresel müzikleri dinleme ve otantik yayla yemeklerini tatma fırsatı buluyorsunuz. Yayladaki meşhur Karadeniz salıncakları da sosyal medyada paylaşılan fotoğraflarla büyük ilgi görüyor. Biraz yukarısında yer alan Balıklı Göl ile birlikte gezildiğinde tam bir doğa turu deneyimi yaşanıyor.

Trabzon Merkezde Hangi Lokasyonları Gezmek Gerekir?

Trabzon şehir merkezi, tarihi ve kültürel zenginliklerini modern yaşamla harmanlayan büyüleyici bir doku sergiliyor. Ortahisar bölgesi şehrin kalbi sayılıyor ve burada Trabzon Kalesi, Ayasofya Camii, Gülbahar Hatun Türbesi gibi önemli tarihi yapıları kolayca gezilebiliyor. Zağnos Vadisi Parkı aileler için ideal bir dinlenme noktası sunarken Tarihi Bakırcılar Çarşısı alışveriş ve kültür meraklıları için vazgeçilmez. Trabzon Müzesi ve Trabzon Tarih Müzesi şehrin köklü geçmişini belgelerle ve eserlerle tanıma fırsatı veriyor. Meydan Parkı çevresindeki kafeler ve restoranlarla sosyal yaşamın merkezi durumunda. Trabzon Akvaryum ise özellikle çocuklu aileler için eğlenceli bir durak noktası oluşturuyor.

Trabzon’da Görülmesi Gereken Yaylalar

Trabzon’un Harika Fotoğraf Manzarası Sunan Lokasyonları

Trabzon sosyal medya fenomeni haline gelen fotoğraf noktalarıyla Instagram ve TikTok kullanıcılarının gözdesi. Boztepe Seyir Terası şehrin panoramik manzarasını sunan en popüler fotoğraf noktası. Uzungöl berrak suları ve çevresindeki yeşilliklerle kartpostal güzelliğinde kareler yakalama imkanı veriyor. Sümela Manastırı kayalara oyulmuş ihtişamıyla dünyaca ünlü fotoğraflara imza atıyor. Şahinkaya Kanyonu dramatik yapısıyla hem adrenalin hem de muhteşem manzara fotoğrafları çekme olanağı sunuyor. Ortamahalle‘nin tarihi konakları ve Arnavut kaldırımlı sokakları nostaljik fotoğraflar için mükemmel. Karester Yaylası‘ndan Uzungöl’ün kuş bakışı görünümü, Hamsiköy‘ün ahşap yayla evleri ve Altındere Vadisi‘nin yeşil dokusu da objektif karşısında büyüleyici kompozisyonlar oluşturuyor.

Trabzon’da Ne Yenmeli?

Trabzon mutfağı, Karadeniz’in bereketli topraklarından ve denizinin cömertliğinden aldığı lezzetlerle Türk mutfağının en özgün bölgesel tatlarından birini sunuyor. Hamsi hiç şüphesiz bölgenin vazgeçilmez lezzeti ve hamsi tava, hamsi pilavı, hamsi ekmeği gibi çeşitli şekillerde sofralarınızı süslüyor. Akçaabat köftesi dana ağırlıklı karışık kıymadan hazırlanıyor ve sırrı soğan yerine sarımsak kullanılmasında saklı. Kuymak peynir altı suyu, mısır unu ve tereyağıyla hazırlanan geleneksel bir lezzet olup özellikle kahvaltılarda tercih ediliyor.

Hamsiköy sütlacı Trabzon’un dünyaca ünlü tatlısı olup sırrı yöre ineklerinin bol yağlı sütü ve içine eklenen bir tutam tuzda. Mısır ekmeği bölgenin temel besinlerinden biri ve tereyağıyla servis edildiğinde mükemmel bir tat veriyor. Laz böreği muhallebi ile hazırlanan tatlı bir börek çeşidi. Vakfıkebir ekmeği devasa boyutları ve kolay bayatlamamasıyla ünlü taş fırın ekmeği. Kaygana yumurta ve un karışımından yapılan pratik bir yemek. Tereyağlı pilav padişahın bile beğendiği rivayet edilen meşhur Trabzon pilavı. Bu lezzetleri Tarihi Kalkanoğlu Pilavcısı, Ortamahalle’deki tarihi konaklardaki restoranlar ve Hamsiköy’deki otantik mekanlarda tadabilirsiniz.

Trabzon’un Neyi Meşhurdur? Neyi ile Ünlüdür?

Trabzon’un ünü öncelikle Sümela Manastırı ile dünya çapında yayılmış durumda. Kayalara oyulmuş bu eşsiz yapı, Karadeniz’in simgesi haline gelmiş. Hamsiköy sütlacı şehrin gastronomi alanındaki en büyük elçisi ve bu lezzet için özellikle Trabzon’a gelen turistler bulunuyor. Trabzonspor futbol kulübü şehrin spor alanındaki en büyük gururu ve “bordo-mavi” renkleri tüm dünyada Trabzon ile özdeşleşmiş.
Fındık üretiminde Türkiye’nin en önemli illerinden biri olan Trabzon, kaliteli fındığıyla tanınıyor. Çay yetiştiriciliği de bölgenin önemli geçim kaynaklarından. Kazaziye 5000 yıllık geçmişe sahip telkari sanatı sadece Trabzon’da yaşatılıyor ve 24 ayar altın ile gümüş tellerin ipek üzerine sarılmasıyla yapılıyor. Kemençe Karadeniz’in geleneksel müzik aleti olup yöresel oyun horon ile birlikte kültürün ayrılmaz parçası. Yayla turizmi Türkiye’de en gelişmiş olduğu bölgelerden biri Trabzon. Vakfıkebir simidi ve beton helva gibi geleneksel lezzetler de şehrin tanınan ürünleri arasında.

Trabzon’a Hangi Mevsimde Gidilmeli?

Trabzon dört mevsim farklı güzellikleri yaşatabileceğiniz nadir destinasyonlardan biri olsa da en ideal ziyaret zamanı mayıs-eylül arası dönem. Yaz ayları (haziran-ağustos) yayla turizmi için mükemmel çünkü yaylalar en yeşil halini alıyor ve festival zamanları bu döneme denk geliyor. İlkbahar (nisan-mayıs) doğanın uyanışını izlemek isteyenler için ideal, çünkü çiçekler açıyor ve her yer canlanıyor.

Sonbahar (eylül-kasım) renk değişimini izlemek isteyenler için büyüleyici bir deneyim sunuyor. Zigana geçidinden sonbahar manzaraları nefes kesici oluyor. Kış ayları kar tutkunları için özel bir çekim yaratıyor özellikle Zigana ve yüksek yayla bölgeleri beyaz örtüyle kaplanıyor. Ancak yağışlı hava koşulları nedeniyle kış aylarında sık sık sis çökebiliyor.

Trabzon’da hemen her mevsim yağmur ihtimali bulunduğu için yanınızda şemsiye ve yağmurluk bulundurmanızı tavsiye ediyoruz. Yayla gezileri planlıyorsanız sıcaklık farkı göz önünde bulundurarak katmanlı giyinmek önemli. Özellikle festival dönemlerini tercih ederseniz hem güzel hava hem de kültürel etkinliklerin keyfini çıkarabilirsiniz.

Trabzon’da Kaç Gün Kalmak Gerekir?

Trabzon’un sunduğu zengin deneyimi tam anlamıyla yaşayabilmek için minimum 3-4 gün kalmanızı öneriyoruz. İlk gün şehir merkezindeki tarihi yapıları (Ayasofya, Trabzon Kalesi, Atatürk Köşkü, Boztepe) gezebilir ve Ortamahalle’yi keşfedebilirsiniz. İkinci gün Maçka bölgesine giderek Sümela ve Vazelon Manastırlarını ziyaret edip Hamsiköy’de sütlaç keyfi yaşayabilirsiniz.

Üçüncü gün Uzungöl ve çevresindeki yaylaları gezebilir, dördüncü günü ise Akçaabat ilçesi, Ortamahalle ve Hıdırnebi Yaylası’na ayırabilirsiniz. 5-7 gün kalacaksanız Çal Mağarası, Şahinkaya Kanyonu, Sera Gölü gibi doğal güzellikleri de rotanıza ekleyebilir ve daha detaylı yayla turları yapabilirsiniz.

Hafta sonu (2 gün) gibi kısa bir süreniz varsa önceliklerinizi Sümela Manastırı, Uzungöl ve şehir merkezi olarak belirlemenizi tavsiye ediyoruz. Konaklama açısından merkezi otelleri tercih ederseniz tüm noktalara günübirlik gidip gelebilirsiniz. Ancak yayla deneyimini daha yoğun yaşamak istiyorsanız 1-2 geceyi yaylalarda geçirmeniz unutulmaz anılar yaşatacaktır. Jolly Tur’un özel yayla turları ve konaklama paketleriyle bu deneyimi hem konforlu hem de ekonomik şekilde yaşayabilirsiniz.

Özetle; 

Trabzon, her köşesi ayrı bir hikaye anlatan, geçmişten günümüze uzanan köprüleri ve doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyüleyen eşsiz bir destinasyon. 

Sümela Manastırı’nın kayalara oyulmuş ihtişamından Uzungöl’ün berrak sularına, Hamsiköy’ün geleneksel sütlacından Ortamahalle’nin tarihi dokusuna kadar her anı dolu dolu geçireceğiniz bu şehir, Karadeniz’in tüm güzelliklerini içinde barındırıyor. 

Trabzon sadece görülecek yerler değil aynı zamanda yaşanacak deneyimler sunan bir kültür hazinesi. Jolly’nin konforlu ulaşım seçenekleri ve özenle hazırlanmış Karadeniz tur programlarıyla Trabzon’un büyülü dünyasını keşfetmeye hazır olun.


Yorum gönder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir