Sizce iddialı bir başlık mı ?
Eğer böyle düşünüyorsanız daha önce Şanlıurfa’ya hiç merak salmamışsınız demektir. Gerçi Şanlıurfa’ya merak salmanızı gerektirecek pek fazla tanıtımla da karşılaşmamışsınızdır, bu da sizi haklı kılar. Lakin bahsettiğimiz şehir son yıllarda özellikle dünyanın uzak uçlarından duyup gelen ziyaretçilerle dolup boşalıyor. Son yıllarda ‘’GAP’’ turlarının da en gözde mekanı haline geldi.
Şanlıurfa’da ne yok ki? Yemek kültürü derseniz orada, etnik ve dinsel çeşitlilikler orada, hele tarih dediğiniz anda dinler tarihi, insanlık tarihi gibi bir sürü alt başlıkla sizi içine hapsedebilecek bir şehirdir orası.
Çekilen acıların ve yaşanan sevinçlerin türkü olup dile geldiği ve sıra gecelerinde çiğköfte ile kavrulmuş ses tellerinden yayılan hoyratları, gazelleri dinlediğiniz zaman isteseniz de istemeseniz de o kültürün en derinlerindeki yaşanmışlıklara şahit olursunuz.
Dini inançlar bakımından da öyle özel bir yer ki… İki bin yıl önce ‘’Edessa’’ olarak bilinen bu şehrin bir zamanlar Tevrat’ta adı geçen ve Hz. İbrahim peygamberin doğduğu yer olan ‘’UR’’ şehri olduğu da söylenir. Benim bir Turist Rehberi olarak anlatmayı en sevdiğim şehirdir desem yalan söylememiş olurum.
Şanlıurfa’ya ulaştığınız zaman mutlak surette Balıklıgöl olarak adlandırılan ve Hz. İbrahim peygamberin ateşe atıldığına inanılan yeri ziyaret etmeniz gerekir. Orada gezerken hissedeceğiniz halet-i ruhiye tarif edilemez huzurlar barındırır. Nedeni bilinmez ama gelen, gezen, gören herkes tarafından aynı duygu hissedilir ve dile getirilir. Dileyenlerin balıkları besleyebilmesi için yem satanlar vardır. Hatta bunu ibadet olarak kabul eden Şanlıurfalılar özellikle arefe ve bayram günlerinde mutlaka balıkları beslemeye giderler. Balıkların kutsal olduğuna inanılır ve yenildiği zaman zehirleneceği inancı hakimdir halk arasında. Balıkları beslediyseniz eğer sıra Hz İbrahim peygamberin doğduğuna inanılan mağarasını ziyarete gelmiş demektir. Oldukça güzel düzenlenmiş bir yeşil alandan devam ederek mağaraya ulaşılıyor. Bu alanlar zamanı itibariyle karayolu kullanarak Hac yoluna gidenlerin mutlaka ama mutlaka uğradığı noktaların başındadır. Buraya kadar gelmişken Şanlıurfa’nın Doğu mistizmini yaşayacağınız, içerisinde Gümrükhan’ında bulunduğu çarşılarında, şallar, bakırlar, baharatlar bulacağınız büyülü bir dünyanın içerisine girmemek olmaz.
Genellikle ‘’Peygamberler Diyarı’’ olarak adlandırılan Şanlıurfa’da Hz. İbrahim peygamber akla geliyor lakin bir de Hz. Eyüp makamı var orada. Kuran-ı Kerim’de adı geçen ve çektiği çileler ile bilinen Eyüp peygamberin çile çektiğine inanılan mağarada Şanlıurfa’nın Eyyübiye mahallesindedir. Şuayip peygamberi de unutmayalım çünkü ‘’Şuayip Şehri’’ de Şanlıurfa’dadır.
Tevrat’ta vaat edilen topraklar içerisinde yer alan bu bölge Yahudilerce kutsal kabul ediliyor. Hz İsa’nın ölümünün ardından toplum olarak Hristiyanlığı kabul eden Aramiler’in ( Süryanilerin) başşehri o dönemki adıyla Edessa bugünkü adıyla Şanlıurfa’dır. Hz İsa’nın yüzünün suretini barındıran mendili Edessa kralı Abgarosa gönderdiğine inanıldığından dolayı hristiyanlarca da kutsal bir şehirdir burası. İslamiyet açısından sanırım söylemeye gerek yok, Eyüp peygamber, Şuayip peygamber ve Hz İbrahim peygamber dememiz yeterlidir.
Özellikle belirtmem gerekir ki Süryanilerin Edessa Okulu adını verdikleri okul, dönemi itibariyle Atina’daki felsefe ve bilim okullarıyla yarışır özellikteydi. Yıllarca yazdıklarına çok değer veren Süryanilerin koruduğu nüshalar sayesinde geçmiş ile ilgili bilgi sahibiyiz bugün.
Tüm bunları bir kenara bırakıyoruz şimdi. Düşünelim ki Şanlıurfa bunlara sahip değil. Hepsi hikayeden, uydurmadan ibaret. İnanmak ya da inanmamak size kalmış, ama gelin öyle bir yerden bahsedelim ki bugün dünyanın tarih diye bildiği tüm gerçeklerin altını üstüne getiriyor. Oysa sadece bir ağaç vardı çorak bir tepenin başında. Tek bir ağaç… İnsanlar adaklarda bulunurlardı onun dibinde, genç kızların dualarıyla bezler bağlanırdı dallarına. Neden oradaydı? Neden o ağaç seçilmişti dualar ve adaklar için? Neden oraya gömülmek istemişlerdi yaşlılar? Kimse bilmiyordu. Kimsenin nedenini bilmeden gittiği ve dualarda bulunduğu o yerin altında 12.000 yıl öncesinin dualarına ve adaklarına rastlanabilineceğini kim bilebilirdi? Göbeklitepe…
Göbeklitepe tanıtımı henüz tam anlamıyla istediğimiz seviyede değil. Ama bahsettiğimiz yer şu ana kadar dünya üzerinde tespit edilebilmiş en eski tapınaktır. Hatta uzmanlar der ki ”Göbeklitepe Dünyanın İlk Tapınağıdır”. Milyonlarca turistin ziyaret ettiği Mısır piramitlerinden 9.000 yıl, İngilizlerin ‘Uzaylılar mı yaptı’ dediği Stonhenge‘den 5.000 yıl daha yaşlı. Günümüzden yaklaşık 12.000 yıl önce inşa edilmiş ve inşasının ardından 1.000 yıl sonra nedenini bilmediğimiz bir şekilde yapanlar tarafından toprağa gömülmüş bir yer.
Hayretler uyandıran o kadar fazla unsur barındırıyor ki sırf Göbeklitepe’nin adı bile Şanlıurfa’ya koşa koşa gitmek için yeterli bir sebeptir. Günümüzden 12.000 yıl öncesinin sanat ve din anlayışını görmek için koşmalısınız. Henüz mağaradan çıkmamış avcı-toplayıcı olarak tabir edilen tarıma geçmemiş, hayvan evcilleştirmemiş, ev yapmayı bilmeyen insanlar tarafından bir tapınak inşa edilmiş. Şu ana kadar henüz sadece 4 tapınak noktası açıldı ve açıldığından bu güne dünyanın bilinen tarihinin altını üstüne getirmiştir. Açılmayı bekleyen 16 tapınak alanının varlığı göz önüne alındığında dünya ve insanlık tarihini nelerin beklediği herkeste heyecan uyandırıyor.
Bir küçük detay daha vereyim Göbeklitepe ile ilgili: Her bir tapınak alanı dairesel biçimde oluşturulmuş ve dairelerin etrafında 10 adet ‘’T’’ biçimli ( 4 ila 11 ton arasında ağırlığa sahip) üzerilerinde kabartma hayvan ve insan figürleri yer alan taşlar var ve bu dairesel alanın merkezinde de birbiriyle karşılıklı duran iki ‘’T’’ biçimli taş daha bulunuyor. Her bir dairesel alanda 12 ‘’T’’ biçimli heykel var. Gelin bu on iki rakamını atfedebildiğimiz her şeye atfedelim. Hz İsa’nın 12 havarisine, Frig mitolojisinde Attis’in 12 kardeşine, Mısır mitolojisinde Horus’un 12 takipçisine, Yunan mitolojisinde Diyonissos’un 12 yardımcısına, Hint mitolojisinde Ganesha’nın 12 çocuğuna, Alevi-Bektaşi kültüründeki 12 İmam inancına, kuyuya atılan Yusuf peygamberin 11 kardeşi ve kendisiyle birlikte 12 kardeş oluşuna, 12 takım yıldızına, 12 ay’a, 12 hayvanlı Türk takvimine aklınıza ne geliyorsa ona atfedebiliriz. Gidip gördüğünüz zaman şaşkınlıkla karşılayacağınız gibi 12 merkezli bu ibadet merkezinin 12 bin yıl sonra ortaya çıkması da bir tesadüf olabilir mi?
Bu sorunun cevabını bulmak için evinizde oturmayı bırakın, çünkü bahsedemediğimiz daha nice kültürel zenginliği keşfetmeniz için Şanlıurfa sizleri bekliyor.
Teşekkürler. En kısa zamanda görmek isterim