Soner Arıca: “İnsanı Gerçek Tutkunun Yolundan Hiçbir Şey Döndüremez”

Onlarca hit şarkıya imza atan, her zaman üreten ve ürettiklerini sevenleriyle paylaşan Soner Arıca bu ay Jolly Blog’un konuğu oldu. Müzik, seyahat ve hayata dair tüm samimiyetiyle Jolly okurları için sorularımızı yanıtlayan Soner Arıca röportajını keyifle okumanız dileğiyle.

Soner Arıca Röportajı

Birçok hit şarkıya imza atmış pop müziğin sevilen ismi olarak müzik serüveninizi sizden dinleyebilir miyiz?

Belki de bu yolculuktaki herkes gibi çocuk yaşlarda başlayan müzik tutkuma, ilk olarak TRT gençlik korosunda, ardından albümlerle, şarkılarla, klip ve konserlerle harmanlanmış bir macera diyebiliriz. Benim için her gün yeniden başlıyor. Her çıkan şarkı ya da albümden sonra sanki hiç öncesi yokmuş gibi yeni bir heyecanla ve aşkla ilişki kurduğum, bağlı olduğum bir şey müzik.

Üretmeye ve bunları sevenlerinizle buluşturmaya devam ediyorsunuz. Üretim sürecinizde nelerden ilham alıyorsunuz?

Hayatın ta kendisinden… Elbette ilk kaynak duygularım ve içimde hareket halinde olan düşler, düşünceler; ama hayatın kendisi bitmeyen bir maden. Hüzünler, mutluluklar, vedalaşmalar, kavuşmalar… Her bir şeyden çok çabuk ve yüksek dozda etkileniyorum. Bir de içe konuşan tarafım da olduğundan, bazı duygularımı melodi ya da şiir olarak ifade etmek iyi geliyor bana.

2000’lerin başından günümüze sahnenin drama kısmıyla da gayet başarılı işlere imza attınız. Oyunculuk sizin için ne ifade ediyor?

Çok ama çok ilginç, eğitici, besleyici, geliştirici diyebilirim. Ben çok iyi oyuncularla prova, sahne ve turne yollarında oldum, çok kıymetli bilgiler edindim, çok önemli deneyimler yaşadım. 10 yıllık okul hayatında öğrenemeyeceğim şeyi 2 oyunda öğrendiğim oldu. Pratik, zihne teoriden daha hızlı geçebiliyor.

Müzikteki tecrübenizin yanı sıra akademik tecrübelerinizi de sayısız kişiye aktarıyorsunuz. Akademisyenlik süreciniz nasıl gidiyor?

Show dünyasının işleyiş mekanizmasından edindiğim bilginin teorilerle harmanlanıp, pratik versiyonuyla sunumunu paylaşıyorum diyebilirim. Bu önemli. Çünkü show dünyası dediğimiz alan neredeyse sosyal hayatın içindeki tüm insan davranışlarını bir arada görebileceğimiz ender bir alan. Ayrıca yüksek okul tahsilim ve katıldığım sayısız atölyeden beslenmiş bir birikimim de var. Öğrenci arkadaşlarımdan sağlamasını yapabiliriz ama onların yerine de yorumlayabilirim. Eşsiz geçiyor derslerimiz… İnsan insana ilişki ve iletişimde kusursuz bir işbirliğimiz var. İyi ki kesişti yollarımız ve inşallah yeni öğrencilerle de kesişir her zaman.

Soner Arıca Röportajı

Müzik tutkusu olan ve bu tutku ile yola çıkmak isteyenlere vereceğiniz tavsiyeler neler olur?

İşte zaten bu varsa sorun yok demektir. “Tutku” dan bahsediyorum. Gerçek bir tutkudan konuşuyorsak insanı yolundan hiçbir şey döndüremiyor. Sadece “Tutkunu koru” demek kalıyor geriye. Bu tutku konusuna zarar veren şeyler lüzumsuz karşılaştırmalar ve nitelik ile nicelik kavramlarının karıştırılması oluyor.

Eğer özgün olmayı fikren sabitleyerek sadece üretimin içinde bile olmaktan zevk alındığında gerçekten çok önemli değil ötesi. Hayat hep öğrenmek üzerine değil mi zaten… Öğrendikten sonraki aşamalar çok heyecanlı değil, üretimden sonraki boşluk da öyle bence.

Hayatınızı, kariyerinizi ve işlerinizi nasıl planlıyorsunuz? Bundan sonraki süreçlerde hangi işlere imza atmak istersiniz?

Tam istediğim yoğunlukta gidiyor her şey. Özellikle teknolojinin bu kadar ilerlemesi ve sanatçıları kısmen yapımcıdan bağımsız hale getirebilmesi bence harika oldu. İstediğim şarkıyı, istediğim formda, istediğim zaman yaparım duygusu öyle iyi geliyor ki bana. Şu anda yapmayı planladığım şeyleri saysam inanın sayfa yetmez. İnşallah bu yakadan oralara sürekli şarkılar şiirler gelecek. Allah nazarlardan korusun…

Seyahat etmeye, yeni insanlar tanımaya ve sürekli keşfetmeye açık birisiniz. Bu zamana kadar hangi coğrafyaları gördünüz?

Batıda görmediğim az yer kaldı. Temel olarak aslında; Rusya, Çin, Japonya ve Avustralya kaldı. Büyük ve spesifik alanlar olarak, ilginç bir seyahat algım vardır. Kentsel ya da kırsal, taban tabana zıt yerleri tercih edebilirim. İklim ve ruhumla alakalı, özde hareket halinde olabilmek ve yeni kültürler tanımak yeterince ilgi çekici.

Hangi bölgenin öyküsü sizi daha çok etkiledi?

Genel olarak sanat tarihini hissettiren her yerden çok etkilenebiliyorum. Orta ve güney Avrupa ülkeleri ve özellikle bu ülkelerin tarih kokan küçük kasabaları benim için çok büyüleyici. Şehir olarak Paris’ten her gittiğimde aynı zevki almam mümkün. Kapadokya ve Karadeniz kırsalları da çok etkiler beni her gittiğimde, yeniden ve yeniden…

Soner Arıca Röportajı

Henüz gitmediğiniz ama ilk fırsatta orada olmak istediğiniz yer neresi?

Sanırım tropikal adalardan örnek verebilirim. Ayrıca İtalya ve Fransa’da görmediğim birkaç şehir var merak ettiğim. Bir de kuzey Avrupa ülkelerinden sadece Finlandiya’yı görmedim, karlı bir Finlandiya güzel olabilir.

Jolly gezginleri için ‘mutlaka görün’ dediğiniz bir yer var mıdır?

Çok standart bir şehir ismi gibi gelecek ama ben Paris’i çok sevdiğim, belki de orada kısa dönem yaşadığım için o şehri görmeyene mutlaka öneriyorum. Şu çok önemli; özellikle klasikleşmiş 6 ya da 7 noktanın dışındaki sokaklarını, kafelerini tavsiye ediyorum. Türkiye’de de görmedilerse mutlaka Kapadokya ziyaret edilmeli. Hem de mümkünse her mevsimde ve son klip çekiminde yeniden keşfettiğim Kaş ve çevresi süper.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir