Sokaklarından Müzik Taşan Şehirler

Gezilen her şehir kendinden izler taşır ve bunları misafirlerine birer hatıra eşya olarak hediye eder. Sen de benim gibi müzik tutkunu bir gezginsen, gezini planlarken tınısıyla ruhunu şişmanlatacak şehirlere göz atmanda fayda var.

Havana

Atlantik’in neredeyse merkezinde olan bu şehirden yükselen müziğe kulak vermemek elde değil. Sokaklara ve hatta meydanlara taşan eğlenceli ritmler, kendinden geçmek ve sıcak Küba akşamlarında içini daha da ısıtmak isteyenler için doğru tercih olacaktır.

Şehir, konuklarının müziğin ateşine kapılacağı çok sayıda mekânı barındırıyor: salsa kıvraklığını doyasıya yaşamak niyetindeysen Casa de la Música de Miramar, Küba gençleriyle eğlenceli partilere akacaksan Don Cangrejo veya “ben her yerde ve her zaman rockçıyım” diyorsan Submarino Amarillo senin için tercih edebileceğin mekânlardan yalnızca birkaçı olabilir. Eğer salsaya meraklıysan Küba ziyaretini Jolly Tur ile planlayabilir, müzikle ve dansla ısınabilirsin.

Austin, Texas

Austin ile ilgili belki de en sık duyacağın söz “Dünyanın Canlı Müzik Başkenti” ismidir. Müziğin her çeşidinden parçalar bulabileceğin yüzlerce mekân ile karşılaşacağın şehirde, müziğin seni nereye sürüklediğine şaşıracaksın.

Duvarları rengârenk sirk motifleriyle süslü The Carousel Lounge yerel rock ve indie akımını sahneye koyarken, Elephant Room seni jazz sıcaklığıyla karşılayacak. Bunların dışında bir zamanlar Etta James ve Billie Holiday gibi isimleri de seyirciyle buluşturmuş The Continental Gallery ve Victory Grill’i de ziyaret etmek güzel seçenekler arasında.

Memphis, Tennessee

Acaba önce hangisinden bahsetmeye başlamalı? Blues mu, soul mu yoksa rock’n roll mu? Amerika kıtasında ilerlerken dünyayı kasıp kavuran müzik akımlarının merkezinden bahsetmeden geçersem kariyerlerine bu şehirle adım atan yakışıklı Elvis’e ya da melankolik Johnny Cash’e büyük saygısızlık yapmış olurum.

Uğruna şarkılar yazılan Beale Street de yürüyerek blues tınılarını içine çekerken B.B. King Blues Club da dâhil olmak üzere çok sayıda mekândan birine uğrayabilirsin. Hi-Tone ve Miglewood Hall gibi indie tarzı mekânlarla alternatiflerini çoğaltabilirsin. Şehirden ayrılmadan önce görmen gereken bir yer daha var; o da yukarıdaki yıldız isimlerin ilk kayıtlarını yaptıkları Sun Studios.

Seatlle, Washington

Amerikan topraklarının her köşesinden müzik fışkırıyor desek yanlış olmaz sanırım. Efsanevi Kurt Cobain’in önderliğindeki Nirvana veya “Alive” ile milyonlara ulaşan Pearl Jam gibi rock gruplarının doğum yeri olan Seattle, grunge tarzının güçlü şehri olmasının yanında diğer müzik türlerini de ıskalamıyor.

Uluslararası üne kavuşmadan önce Nirvana’nın da sahne aldığı The Crocodile, şimdilerde hip-hop ile seyircileri coşturan bir mekân. Çiftlik hayatından motiflerle bezenmiş Tractor Tavern’de de country ve rock’n roll karışımıyla karşılaşmak mümkün.

Londra

Uzak batıda bu kadar tur yeter, gel biraz da Avrupa’da gezelim. Ana kıtaya ayak basmadan önce İngiltere’nin başkentinden de The Rolling Stones’a bir selam çakalım. Unutulmaz Freddie Mercury’nin Queen’i ile yıldızı daha da parlayan Londra, sahip olduğu müzik merkezleri ile müzik endüstrisinin önemli noktalarından biri.

Futbolun olduğu kadar muazzam müzikal şölenlerin de merkezi olmuş Wembley’in yanında şanslıysan Royal Albert Hall, The O2 gibi salonlarda da şahane konserlere eşlik edebilirsin. The Rolling Stone’un Camden Theatre 1964 albümünü kaydettiği Koko da önemli merkezler arasında yer alıyor.

Berlin

Tarihsel önemiyle ünlü Berlin, bu özelliğine biraz tezat oluşturacak şekilde elektronik ve techno müziğin önemli şehirlerinden biri. Bir süre David Bowie’nin de hayatını sürdürdüğü Berlin’de ek olarak indie ve jazz da işitebilirsin.

Şehrin en ses getiren mekânı şüphesiz ki SO36. Bu ünlü ismin dışında A- Trane, Junction Bar veya Piano Bar Van Gogh da müziğin farklı tatlarını arayan müzik severlere hitap ediyor.

Paris

Romantizm ve müziği birbirinden ayıramayanlardan mısın? Öyleyse Aşıklar Şehri’ne hoş geldin. Fransızcanın o yumuşak, kalbe dokunan büyülü tınısı tek başına bir resital gibiyken, bir de buna Edith Piaf’ın güzel sesi eşlik ederse ortaya böylesine duru bir mutluluğun çıkması kaçınılmaz olur.

Paris’in muntazam sokaklarında dolaşırken veya Sen Nehri’ne bakıp düşüncelere dalmışken, içinde kendiliğinden çalmaya başlayan müziği hissetmen çok normal. Ama illa ki canlı müzik dinlemekte ısrarcıysan sana Le Carmen, La Flèche d’Or veya Autour de Midi’yi önereceğim. Sen de Jolly Tur’un Paris turlarına katılabilir ve romatizm kokulu müziğin keyfine varabilirsin.

Bologna

 2006 yılında UNESCO tarafından “Müzik Şehri” olarak ilan edilen Bologna, klasik, elektronik, jazz, opera gibi birçok çeşidin harmanlandığı bir müzik geleneğine sahip. Bu geleneği International Museum and Library Music’de sergilenen tarihi çalgılarla da gözler önüne sermeyi tercih etmiş Bologna’lılar. Altotasso, Bravo Caffè, Arterìa veya Covo Club, gezginlerin müzik için tercih edebileceği yerler arasında sıralanabilir.

Viyana

Avrupa’da kapanışı en büyük ve en iyiyle yapmak doğru olacak: sanki majörler-minörlerle birleştirilmiş, her adımında “do majör, fi fijör” diyen kaldırım taşlarıyla bezeli, klasik müziğin başkenti Viyana… Akla ilk gelen isim ise elbette Mozart. Müzik tarihimizin en kalıcı, en harikulade eserlerinin yazıldığı bu eşsiz değerdeki kentten beslenmiş isimleri sayarken bile insan heyecanlanıyor: Beethoven, Strauss, Haydn, Schubert…

Klasik müziğin sokağa taşındığına rastlamanın çok doğal olduğu Viyana’da birinci sınıf bir konser deneyimi yaşamak için Wiener Konzerthaus’u ziyaret etmelisin. Bunun yanında St. Stephen Katedrali’ndeki veya St. Charles Kilisesi’ndeki konserlere katılabilir, Café Schwarzenberg’de piyano zevkini tadabilirsin. Elbette ki Jolly Tur, düzenlediği turlarla seni bu keyiften mahrum bırakmıyor.

Tokyo

Belki Uzak Doğu’ya özel bir ilgin vardır. Öyleyse gezin sırasında müziği yanından ayırma diye sana Tokyo’yu tavsiye edeceğim. Geleneksel Japon müziği alışılagelen batı müziğinden farklı olsa da Tokyo, eski ve yeni müziğin karışımının en önemli simgelerinden biri olma özelliğini taşıyor.

Shibuya, Shinjuku, Living Room Cafe, The Guinguette gibi canlı müzik dinleyebileceğin küçük mekânların bulunduğu şehrin aynı zamanda büyük konserler için Tokyo Dome’un ajandasına da göz atabilirsin.

Hem öğrenci hem gezgin... En büyük tutkusu gezdiği yerlerden küçük hatıralar alıp onlar için küçük hikayeler yazmaktır. Hedefi 30 yaşına kadar 100 şehir görebilmek.

2 Yorum

  1. Geçen yıl maç izlemek için Paris’e gitmiştim. PSG maçıydı. Paris sokakları gerçekten müzik kokuyordu. Taksim’de alışık olduğumuz amatör müzik kültürü, daha profesyonel bir görüntüyle Paris sokaklarındaydı. Gerçekten çok etkilendim. Müzik ruhun gıdasıdır.

  2. Kübanın müziğie olan sevdası tartışılmaz burada havana ilk sırada olması beni şaşırtmadı otelleride ayrıca fiyatları uygun diyebiliriz herkesin görmesi gereken bir şehir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir