Jolly Onursal Başkanı ve Yönetim Kurulu üyesi Sinan Vardar, Belarus’un başkenti Minsk’i ziyaret etti. Yemyeşil parkları ve geniş yolları ile turizmin yükselen yıldızı Minsk, kimsenin kimseyi rahatsız etmediği huzur dolu bir kent oluşuyla dikkati çekiyor. İşte Sinan Vardar’ın Minsk izlenimleri…
MİNSK
Yıllardır büyük emek verdiğim turizm sektöründe edindiğim bilgileri, Sabah okurlarına sunmak için önce Küba izlenimleri yazımda da ele almıştım. Ardından Kıbrıs, Gaziantep ve Antakya’yı kaleme almıştım. Bu yazılarıma çok olumlu ve güzel tepkiler aldım. Hatta geçen günlerde, yıllardır yazılarını büyük bir istekle okuduğum gazeteci üstad Hıncal Uluç’a, Nişantaşı’nda arkadaşlarıyla yemek yerken rastladım. Uluç, Küba yazımla ilgili bana övgüler yağdırdı. Uluç gibi güçlü bir kalemin sözleri beni gururlandırdı. Yaklaşık 20 yıl evvel Küba’da Alp Yalman ve Hıncal Uluç’la beraber bir puro içme etkinliğinde bir araya gelmiştik. O günleri bir kez daha yaşadık. Uluç’un müthiş motivasyonuyla Sabah’taki turizm yazılarıma artık daha büyük bir şevkle sarılabilirim.
VİZE DERDİ YOK
İşte bu güzel övgünün ardından geçen hafta Belarus’un başkentine gittim. Belarus, 10 milyon nüfuslu bir ülke. Başkent Minsk’in nüfusu ise 2 milyon. Ülkenin doğusunda Rusya, güneyinde Ukrayna, batısında Polonya, kuzeyinde Litvanya ve Letonya bulunuyor. İstanbul’dan uçakla iki saatlik mesafede. Türkiye vatandaşlarından vize istemiyorlar. Minsk Havalimanı’na indiğinizde 1 euro’ya seyahat ve sağlık sigortası yaptırmak mümkün. Araplar ve Ruslar, eğlence için Minsk’i tercih ediyor. Bizim müteşebbis Türkler de restoran ve tekstil mağazaları açıyor. Belarus’ta her şeyden önce harika bir doğa var. Minsk’in dört bir yanı ormanlarla kaplı. Şehrin içinde de en önemli bölümler parklara ayrılmış. Nehir kıyısı boyunca uzanan bisiklet ve yürüyüş yolları insanın içine ayrı bir huzur veriyor.
TEMİZ ŞEHİR
Minsk ayrıca çok temiz bir şehir. Trafik de yok denecek kadar az. Ayrıca Belarus, Avrupa’da suç oranının en düşük olduğu ülkelerden. Kaldığım iki gün boyunca sokaklarda tek bir polise bile rastlamadım. Ülkede 1 dolar, 2 Belarus rublesi ediyor. Ülke vatandaşlarının yüzde 99’u eğitimli. Kendi lisanlarından ziyade Rusçayı kullanıyorlar ve hemen hemen hepsi İngilizce de biliyor. Dini inançları ise Hristiyan Ortodoks. Ülkede kadın nüfusu erkeklerden daha fazla. Zaten gezdiğiniz yerlerde bu açıkça dikkatinizi çekiyor. Kadınlar bakımlı ve ırklarının verdiği gen güzellikleriyle dikkat çekiyorlar. Şehir, ülkenin aynı zamanda finans, sanat ve eğitim merkezi. Büyük parkların içinde sanatla ilgili birçok müze var. Şehrin içinde başta opera ve bale olmak üzere farklı sanat dallarına ait binalar dikkat çekiyor. Yeni yeni alışveriş merkezleri de açılıyor. Arapların şehre ilgisi nargile kafelerin açılmasına da neden olmuş.
60 EV AYAKTA KALMIŞ
İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların attığı bombalarla şehir tamamen yıkılmış. Ayakta sadece 60 ev kalmış. Beyaz Rus yetkililer, evleri restore edip bugüne taşımışlar. Şehri, savaşta esir düşen Almanlara inşa ettirmişler. Yapılarda Sovyetler Birliği’nin mimarisinin etkisi net şekilde görülüyor. Minsk’i yeniden planlarken geniş cadde ve yolları bozmayıp şehri bugünlere hazırlamışlar. Belarus tarımda son derece ileri. Bunda ülke topraklarının çok verimli olması da büyük bir faktör. Belarus’taki toprağın verimli oluşu Hollandalıları heyecanlandırmış. Arazi kiralayıp tarım yapıyorlar. Türkiye’de birçok belediye de çiçekçilikte çok kullanılan tork adı verilen toprağı Belarus’tan alıyor. Ülkenin önemli bir traktör fabrikası bulunuyor. Ayrıca madenlerde kullanılan dev Belesmas kamyonları da meşhur. Birçok ülkeye kamyon ihraç ediyorlar. Belarus’ta yazılım sektörü de çok ileri düzeyde. Yandex, Viber gibi önemli teknolojik ürünler bu ülkedeki yazılımcıların buluşu. Ülkede petrol çıkmıyor ama Avrupa’nın en büyük rafinelerinden birine sahipler. Sovyetler’den kalma demiryolları ülkenin dört bir yanını sarmış durumda. Trenlerle yolculuk çok rahat.
EL SANATLARINA SAHİP ÇIKIYOR
Minsk’ten 50 kilometre uzaklıktaki Dudutko, doğal ekmek pişiren fırınların bulunduğu, el sanatlarının yaygın olduğu, yeşilliklerle kaplı ahşap binaların yer aldığı harika bir yer. Dudutko’ya sabah erken gitmeyi tercih ettik. Kahvaltımızı tarihi değirmende, doğal bal, tereyağ ve doğal ekmekle yaptık. Gerçekten harika bir kahvaltıydı. Burada ayrıca İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma, küçük tank ve jipleri görme şansımız oldu.
SOĞAN VE PATATESİ SEVİYORLAR
Belarus’un önemli bir mutfağı yok. En bilinen yemekleri Draniki çorbasıyla, köfte yemeği Kalduny. Yemeklerinde soğan ve patatesi bol kullanıyorlar. 10-15 dolara karnınızı doyurabilirsiniz. Marka restoranlarda ise 30-40 dolar civarında güzel bir yemek yiyebiliyorsunuz. Minsk’teki en meşhur restoran Cafe de Paris. Biz bir akşam İtalyan restoranı Odi’yi tercih ettik. Falcone ve Milona adlı kafeleri de tavsiye ederim. Vasiliki ve El Pushka’da yerel yemekleri tadabilirsiniz. Özellikle Vasiliki’de ücretler de bir hayli uygun. 10 yıldır Minsk’te yaşayan Seçkin Sadıkoğlu ve turizmci Naz Küçükali yazımı hazırlarken bana yardımcı oldu. Shangari la Gari eğlence merkezinde yediğimiz deniz mahsullerinden oluşan yemeği unutamam.
Minsk’in gece hayatı genç turistlerin ilgi odağı. Blackhouse, Richcat en popüler mekanlar. Fiyatlar turist ve yerli halka göre değişiyor. İlginçtir; bu mekanlar Belarus rublesi haricinde bir para birimini kabul etmiyor. “Minsk’te nerede kalınır?” sorusuna gelince… Tercih ettiğim oteller Double Tree Hilton ve Crown Plaza oldu. Şehir merkezindeki Victoria Hotel Monastyrski ve Gubernsky Hotel’i de tavsiye edebilirim. Üç yıldızlı otellerin fiyatı günlük ortalama 50 dolar civarında. Minsk’te özellikle SPA ve sağlık otelleri de dikkat çekiyor. Bu sektörde de iddialılar.
Kaynak: Sabah Gazetesi