Seul Gezisi / Güney Kore (Mayıs 2014)

Merhaba,

Türkleri en çok seven ülke olan :) Güney Kore seyahatimle ilgili bir şeyler yazmak istiyorum. Mayıs ayında Uzak Doğu’nun yükselen yıldızı Seul’e bir seyahat yaptım. Seul çok uzaklarda olsa da, dili farklı olsa da aslında karakteristik ve yaşam biçimi olarak bizlere çok yakın bir kültür. Malum Kore savaşından beri kendimizi hep yakın hissetmişizdir bu uzak diyardaki insanlara. Oraya gittiğinizde de yabancı memleket te olsa 2. vatanım edasında bir sempati hissetmiyor değil insan. :) genlerimize işlemiş :)

Her zamanki gibi küçük notlarla yazıya başlayalım;

  • Seul Uçuşu 12 saat,
  • Saat Farkı: 6 saat ileride.
  • Para birimi Güney Kore Wonu (KRW)
  • 1 dolar = 1022 WON = 2,1 TL ( fiyatlardan 3sıfırı atıp kolayca yaklaşık USD halini anlayabilirsiniz )
  • Fiyatlar neredeyse Türkiye ile aynı
  • Şehir merkezinde her yere metro ile ulaşabilirsiniz.
  • Ortalama gezi süresi 3-4 gün

Seul’e İstanbul’dan yaklaşık 12 saatlik bir uçuşla ulaşıyorsunuz. O da neymiş, git git bitmez dediğinizi duyar gibiyim. İstanbul’dan Seul’e günde 2 sefer düzenleniyor. Genel olarak B777 geniş gövde uçaklarla hele ki Business uçuyorsanız rahat rahat gidiyorsunuz, ekonomi’yi de yabana atmayın, korkmayın:)

Uyku, yemek, film, kitap derken zaman geçiyor ve Seul Incheon Havalimanı’na iniş yapıyorsunuz. Incheon gerçekten büyük bir havalimanı. Tren, valiz derken 1 saati buluyor çıkmanız. Çıktıktan sonra da asıl iş başlıyor. Şehre ulaşmak. Bu anlamda epey uzak desek olur. Taksiyle şehir merkezindeki otelime ulaşmak benim yaklaşık 2 saatimi aldı. Bunun içinde tuhaf bir araç kullanma tekniği olan Seul şoförlerinin ve aşırı sıkışık şehir trafiğinin büyük etkisi var.

Şehir trafiği demişken, biz hep İstanbul trafiğinden şikayet ederiz, ama gittiğim birçok Dünya metropolünün merkezlerinde hep aynı sorun mevcut. “Seul trafiğini görenin, İstanbul trafiğini öpüp koklayası gelir” gibi bir tezim bile var. :)

Gerçekten çok sıkışık, bol ışıklı, bitmek bilmeyen bir trafiği var bu şehrin. Bu nedenle mümkün olan her anda metro veya yürüyüşle işi çözmek çok mantıklı.

Havalimanından şehre birkaç yolla gelebilirsiniz. Bunların en başında otobüsler geliyor. Limuzin denen biraz daha lüks veya bizim 90 lı yılların Maraton otobüsleri gibi otobüslerle şehre ulaşabilirsiniz. Maalesef havalimanından şehir merkezine direkt metro yok, fakat yakındaki metro istasyonuna otobüsle ulaşıp metroyu da kullanabilirsiniz. Bu şehrin metro hattı gerçekten çok geniş ve gelişmiş durumda. Bu anlamda her yere metro ile ulaşabilirsiniz.

 Gezilecek Yerler;

  • Myeong Dong
  • Insadong
  • Iteawon
  • Namsan Park / N Tower Seoul
  • Gyeongbokgung
  • Gangnam Street
  • War Museum
  • Bilimum adını söylemesi zor olan saray :)

Hani dedik ya Türkleri en çok seven millet diye, işte bu şehirde bu altyapı ile kendinizi iyi hissediyorsunuz. Gülen mutlu insanlar, her durumda size yardımcı olmak için hazır gibi bir izlenim yaratıyor insanda. Genel olarak İngilizce de bildiklerinden rahatça aradığınız şeye ulaşabiliyorsunuz bu şehirde.

Seul gezmek için çok büyük bir şehir değil. Kolayca 3-4 gün aralığında tüm şehri gezebilirsiniz. Yukarıda listelediğim yerler şehrin belli başlı mutlak görülmesi gereken yerleri. Geri kalan tapınaklar, köyler de Kore kültürüne derinden inmek isterseniz tercih edebileceğiniz yerler olabilir.

Ufaktan başlayalım gezilecek yerlere. Yine ara ara aklıma gelen bazı tespitlerime yer veririm.

Myeongdong;

Bu bölge için şehrin kalbi diyebiliriz. Daha çok İstiklal Caddesi ve Eminönü havasındaki bu yerde tüm alışveriş ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz mağaza ve dükkanlar yer alıyor. Günün her saati çok kalabalık trafiğe kapalı caddelerinde hiç bir işiniz olmasa bile canınız sıkılmadan öylece yürüyebilirsiniz. Aynı zamanda bu bölgede yerel birçok lezzeti de deneyebilirsiniz. Aşağıda resmi olan dondurmayı tatmanızı tavsiye ederim. Dışında bizim eskiden Pamko diye bir mısır cipsi vardı ona benzer bir kaplama, içine bildiğiniz krema dondurmayı doldurup satıyorlar. Çok bi numarası yok ama deneyin :)

Insadong;

Bu bölge için Seul’un Mahmutpaşası diyebiliriz :) Bu benzetmeler de tam Türk işi oldu ama mümkün olduğunca kafanızda resmi oturtmak adına yapıyorum :)

Insadong, Myeongdong bölgesinin hemen arka tarafında yer alan ve Kore kültürünü yansıtan ürünleri bulabileceğiniz bir bölge. Myeongdong’dan yürüyerek 10-15dk da ulaşabiliyorsunuz. Ara sokaklarında alışveriş yapabileceğiniz el yapımı seramik, kıyafet vs satan bir sürü irili ufaklı toptancı tadında dükkan var. Yerel ürünlere merakınız var ise buraya muhakkak uğrayın derim.

Iteawon;

Ben bu bölgeyi 2 gün sonra keşfettim ki bence Seul’de gezmek ve vakit geçirmek için en güzel yer burası. Bir ana cadde boyunca güzel mağazaların bulunduğu bölgede aynı zamanda ara sokaklarda yemek ve içmek için çok güzel restoranlar, barlar yer alıyor. Yani gündüz gezip alışveriş yapmak gece ise güzel bir yemek yiyip vakit geçirmek için ideal bir yer Iteawon.

Bu bölge aynı zamanda Seul’un biraz da olsa kalburüstü yerlerinden. Bu nedenle hediyelik eşya alışverişlerinizi buradan yapmanızı tavsiye etmem. Myeongdong’dan aynı ürünleri daha ucuza bulabilirsiniz. Onun haricinde her şey için Iteawon diyorum :)

Biz burada Mapple Tree House isimli bir Korean Barbekü restoranına gittik. Gitmeden bir rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederim ki zira akşamları çok dolu oluyor. Korean Barbekü demişken kısaca bahsetmeden geçmeyeyim. Bu adamlar et mangal diye tabir ettiğimiz bu olayı aşmışlar. Benim gibi et düşkünü bir insanın bile ağzını açık bırakacak güzellikte etleri var. Yani Kore’ye gidip barbekü restorana uğramadan dönerseniz kendinizi cezalandırın derim :) o derece :) İnanın böyle bir lezzete az tanık olmuşsunuzdur.

Namsan Park ve N-Tower Seul;

Bu park ve kule Myeongdong’un girişinin hemen karşısında yer alıyor. Biraz tepede olduğu için yürümek yerine oraya çıkan teleferik sistemini kullanmanızı tavsiye ederim. Dönüşte ufak ufak yürüyerek inebilirsiniz. Parktan ve kuleden eşsiz Seul manzarasını seyredebiliyorsunuz. Aynı zamanda adamlar her tarafı dilek nesnesine dönüştürmüşler. Avrupa’da genel olarak köprülerde rastladığınız kilit modası ve bizde Selçuk Meryemana‘da gördüğümüz çaput bağlama olayı burada bir sentez olmuş ve herkes yerlere bir şeyler takmış :) Siz de yapmadan inmeyin :)

Not: Bu 4 resim bana ait değildir. O gün yaşadığım aksilikten ötürü temsili resimler eklemek durumunda kaldım.

Gyeongbokgung:

Her şeyden önce bu sarayın adını tek seferde söyleyebileni direkt hükümdar yapıyorlarmış :)

Bu saray şehrin merkezi sayılabilecek bir yerde bulunuyor. Myeongdong’dan yürüyerek 20dk’da ulaşabilirsiniz. Genelde gezdiğim şehirlerde ulaşım aracı olarak yürümeyi tercih ettiğimden size de bu mesafeleri ve süreleri veriyorum ve çok fazla toplu ulaşım bilgisi veremiyorum ama kusuruma bakmazsınız artık :) Siz de yürüyün, bir şehir en güzel yürüyerek gezilir :)

Bildiğim kadarıyla Seul’un en büyük hükümdarlık sarayı olan burada her 1 saatte bir görkemli bir nöbet değişimi yapılıyor. Geleneksel kıyafet ve silahlarıyla nöbet tutan askerler tarafından yapılan bu seromoniyi kaçırmayın derim.

Gangnam Street:

Bu cadde Gangnam Style şarkısı ile çok ünlü olsa da bende tam bir hayal kırıklığı yarattı. Bildiğiniz çok geniş bir cadde ve alışveriş dükkanlarından ibaret. Hani gözünüzde bir Bağdat Caddesi canlanıyorsa hemen kendinize çimdik atın ki alakası yok :) Onun yerinde Gangnam’a 20dk yürüyüş mesafesindeki Dosan bölgesi, gerek mağazalar gerekse yiyecek içecek mekanları açısından burayı katlar kesinlikle. Gidin görün ama beklentinizi yüksek tutmayın derim ;)

Buralar haricinde şehirde irili ufaklı bir çok saray ve tapınak mevcut. Ben vakitsizlikten hepsine uğrayamadım. Asıl en çok görmek istediğim yer ise Savaş Müzesi (War Musem) idi. Bu müzede Kore’nin tüm savaş tarihi ve özellikle 1950-1953 arasında Türk Ordusu’nun da bilfiil katılmış olduğu Kore Savaşı‘nın hatıralarına yer veriliyor. Türk Ordusu için ayrılmış bölümde o dönemde yaşananlar sergileniyor. Fakat vaktimin sınırlı olması bu müzeyi görmemi engelledi. Siz muhakkak uğrayın derim.

Seul için benden şimdilik bu kadar. Sizler de gittiğinizde Uzak Doğu kültürü ile modern zaman sentezini açık bir şekilde gözlemleyeceksiniz. Amerikan popüler kültürü ile geleneksellik arasında kalmış bu şehirde çok keyifli vakit geçireceğinize eminim. Şimdiden iyi gezmeler.

Selamlar…

Yazılarını kendisine ait www.dunyabuyuk.com sayfasında yazan, Çanakkale’de doğmuş, hayatının 20 yılını İzmir’de geçirmiş, İstanbul’da yaşayan, İşletme Fakültesi Mezunu, Pazarlama İletişimi neferi, Havacılık tutkunu, Motosiklet aşığı, Pozitif, Gülmeyi ve konuşmayı seven, Ceren’in eşi birisi :)

2 Yorum

  1. Güney Kore filmlerine hayran biri olarak filmlerde gördüğümüz kültürle tanışmışsınız, gerçekten yararlı bilgiler edindim, bir gün umarım yolumuz seul’e düşer bizim de :)

  2. Merhaba Kore Filmleri,

    Seul gerçekten tam da doğu batı sentezi bir şehir. Amerikan kültürü ile uzakdoğu naifliği bu şehirde birleşmiş. Umarım siz de bir gün gidip görme şansı yakalarsınız.

    selamlar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir