İstanbul Tarihi İle İlgili Bilmeniz Gerekenler: İstanbul’un İzinde Bir Gün

İstanbul tarihi bir külliyattır. Dünya başkentleri arasında her zaman özel bir yere sahip kent. Şehirlerin kraliçesi İstanbul, hem zor hem de güzel bir şehir. İstanbul ulaşımını kolaylaştıran Marmaray kazılarında Yenikapı istasyonundaki arkeolojik alandan buluntular çıktı. Bu da gösteriyordu ki bilinenin aksine İstanbul’un geçmişi yaklaşık sekiz bin yıl önceye dayanıyordu. Bu muazzam geçmiş; yedi tepe üzerine, sütunlarını, saraylarını, kiliselerini, camilerini, çeşmelerini, bedestenlerini, sarnıçlarını, çarşılarını ve zindanlarını kurmuştur. Dünyanın birçok ülkesinden turist çeken İstanbul’u bu kez bizler turist gözüyle gezmeye karar verdik. İstanbul’da yaşayan ama bu kentin özel duraklarını gezmeyen çok sayıda kişi vardır. Şimdi bildiğiniz İstanbul’u unutun ve yeni bir yolculuğa çıkın.

İstanbul tarihi

İstanbul

Üç imparatorluk… Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları İstanbul’dan üç kıtayı yönetmiş. Adı önce Byzantium sonra Konstantinopolis en sonunda da İstanbul olmuş bu kentin. Tarihin her döneminde hayalleri süsleyen imparatorların, komutanların fethetmek için yanıp tutuştuğu bir yer olmuş. I. Napoleon “Konstantiniyye! Konstantiniyye!…Dünya imparatorluğu! demiş. Dünyanın en güzel su yollarından birine sahip olmuş bu kent. Karadeniz ve Ege’yi birbirine bağlayan Boğaziçi’ne ve bir iç deniz olan Marmara Denizi’ne doğru sokulan üçgenimsi bir yarımadayla konumlanmış. Olağanüstü bir coğrafyaya sahip olan İstanbul, aynı zamanda doğal bir liman olan Altın Boynuz’la (Haliç) binlerce sene dünyanın en elverişli ticaret limanı olmuş. Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının kesişme noktası ise onu her zaman diğer başkentlerden üstün kılmış.

İstanbul tarihi

İstanbul Tarihi

M.Ö.7 yüzyılda Megara’dan gelen Byzas önderliğinde ki bir grup kolonist tarafından kuruluyor Byzantium. Yaklaşık sekiz yüz yıl sonra, M.S. 196’ da Roma İmparatoru Septimus Severus çıkmış sahneye. Kendisine sulh yoluyla teslim olmadığı için önce yakılıp yıkılmış İstanbul. Sonra da güzelliği ve stratejik konumu fark edilerek, kent surları onarılmış ve korumaya alınmış. M.S. 324’te  ise dünya başkenti olmak üzere Büyük Konstantin tarafından yeniden ve çok daha büyük olarak inşasına başlanmış. Neticede Yeni Roma olarak ilan edilmiş.

Şehirler’in  Kraliçesi” İstanbul’da 92 imparator hüküm sürer. Dünyanın başka hiçbir şehrinde bu kadar uzun süren bir imparatorluk görülmemiştir. Üstelik bin yıllık bir imparatorluk geleneğine bağlı olarak Avrupa’nın en büyük ve görmüş geçirmiş şehri olmuş. Doğu Hristiyan aleminin kalbi olmuş bu kent bundan böyle her zaman büyüklüğünü korumuş.  Ve yaklaşık bin yıldan fazla bir süre Doğu Roma’ya başkentlik yapmış.

İstanbul tarihi

İstanbul tarihi ile ilgili detaylar bitmez. 6. YY’da Justinianos kenti yeniden kurmaya başlamış ve başta Ayasofya olmak üzere çok önemli binalar inşa ettirmiş. Böylece İstanbul’u son derece görkemli bir kent haline getirmiş. Fakat Justinianos’un kurduğu yeni kentin diğer Hristiyan kentlerden önemli bir farklılığı vardı… Antik dönemden beri kentlerin kuruluşunda uygulanan ızgara plan sistemi tam olarak İstanbul’un her yerinde uygulanmamıştı. Onun yerine topografyaya uyan, içerisinde çıkmaz, eğri büğrü sokakları da barındıran bir kent planı tercih edilmişti.

İstanbul tarihi

Sonraki yüzyıllarda Bizans bir hayli yıpranmış ve zayıflamış olarak 1204 yılında IV. Haçlı Seferiyle Latinler’in işgaline uğrar. İstanbul tarihi şimdi Latinlere sahne olmaktadır. Latinler İstanbul’da 1261 yılına kadar kalmış ve bu süre zarfında İstanbul, yağmalanmış ve bir daha kendini toparlayamamıştır. İstanbul 1261 yılında tekrar Bizans’ın eline geçmiş fakat taht kavgalarından kaynaklanan iç savaşlar, ekonomik sıkıntılar kent nüfusunun düşmesine neden olmuştur. Kaynaklara göre 1400’lü yıllarda şehir, meyve bahçeleri ve tarlaların ayırdığı kasabalardan ibaretmiş. Ekonomi öyle kötüymüş ki, klasik heykellerin satıldığı veya çalındığı, sikke dökmek amacıyla sarayın damından kurşun alındığı söyleniyor.

İstanbul tarihi

İstanbul’un Fethi

İstanbul tarihi Fatih ile değişiyor. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından alındığında bir hayli viran durumdaydı. Başta Bizans Sarayı, devlet binaları ve tabii Ayasofya…  Rivayet edilir ki Sultan Mehmet 29 Mayıs Salı günü veya bir gün sonra Çarşamba günü şehre Topkapı’ dan giriş yapar. Kentin büyük ama harap ve savaşın yoğun izlerini taşıyan caddelerinden Ayasofya’ya gider. Devamını Philip Mansel ‘Konstantiniyye’ kitabında şöyle anlatıyor: “Sultan, Ayasofya’nın çatısından harap durumdaki saraya bakarken, dudaklarından aşağıdaki sözler döküldü:

             “Hüsrev  salonlarının kapısını örümcekler bekler olmuş.

              Baykuşlar tutuyor Efrasiyab sarayının nöbetini.”

İstanbul tarihi

İstanbul Osmanlı döneminde kısa zamanda kimlik değiştirdi. En belirgin değişikliklerden biri kentin içinde çok sayıda sebze meyve bahçeleri ve bostanların kurulmasıydı. Ayrıca yeni kurulan semtlerde ki ahşap malzemeli evler de bahçeli olarak inşa ediliyordu. Evet şehir hızla değişiyordu fakat kentin Bizans’tan miras ana planı değiştirilmedi. Bizans’ın yükseltilere anıt eser yapma geleneğini Osmanlı da devam ettirdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü olduğu dönemlerde de İstanbul dünyanın bir numaralı kenti olma özelliğini korumuştur. İstanbul tarihi ile ilgili bir başka önemli konuda budur.

Böylesine bir kent yaratmış olduğu büyü ile hemen her dönem yerli yabancı ressamlara, edebiyatçı ve şairlere ilham kaynağı olmuştur. İstanbul tarihi ile her neye konu olmuşsa yakışmış, zenginlik katmıştır. Türk edebiyatının tartışmasız en büyük romancılarından Ahmet Hamdi TanpınarBeş Şehir” isimli kitabında İstanbul peyzajından şöyle bahseder:

        “…İstanbul büyük mimari eserlerin olduğu kadar, küçük köşelerin, sürpriz peyzajların da şehridir. Hatta iç İstanbul’u onlarda aramalıdır. Büyük eserler ona uzaktan görülen yüzünü verirler; ikinciler ise onu çizgi çizgi işleyerek portrenin içini dolduran, büyük tecridin kurduğu çerçeveyi bin türlü psikolojik hal ile, yaşanmış hayat izleriyle tamamlayan eserlerdir... Eski İstanbul bir terkipti. Bu terkip küçük büyük, manalı manasız, eski yeni, yerli yabancı, güzel çirkin- hatta bugün için bayağı- bir yığın unsurun birbiriyle kaynaşmasından doğmuştur…” 

İstanbul tarihi

Bedri Rahmi Eyüboğlu ise “İstanbul Destanı”  isimli şiirine şu dizelerle başlar:

 “ İstanbul deyince aklıma martı gelir

   Yarısı gümüş yarısı köpük

   Yarısı balık yarısı kuş

   İstanbul deyince aklıma bir masal gelir

   Bir varmış bir yokmuş…

Jolly ile İstanbul Turları için tıklayınız.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim bölümünde Sanatta Yeterlilik yapıyor. İstanbul'daki atölyesinde resim çalışmalarını sürdürüyor. Yaklaşık on dört yıldır profesyonel rehberlik yapmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir