Neye niyet, neye kısmet… İstanbul’dan Urumçi aktarmalı Şangay diye yola çıkmıştık. Neredeyse 10 seferdir tur atıyoruz Urumçi üstünde.
Auto Mechanicha Fuarı için gidiyoruz Şangay’a. Daha doğrusu beyler fuara, hanımlar Şangay gezmeye. (Evet hayat bize güzel biliyorum :) Ama dedik ki THY ile direkt uçuş 3000 tl , China Southern ile 1500tl. Ne gerek var o kadar masrafa? Alt tarafı Urumçi’de 2 saatlik bir aktarma. 6 Saat Urumçi, 4 saatte Şangay 2 saat bekleme toplam 12 saatte orada oluruz. Zaten direkt uçsan da 10 saat. Tabii ki China tercih edilir.
Uçağımız gece 1.30’da kalktı. Şu an saat sabah 10.00 oldu Türkiye’de. Tek ayak üstünde dönen balerin gibi yanında oturduğum kanadın orijininde dönüyoruz sürekli. Urumçi’de sis varmış. İniş koşulları elverişli değilmiş. İyi de ne kadar yedek yakıtı var bu zavallı uçağın? İki saat önce inmeliydik. Su yakmıyor bu uçak kardeşim!
Bu arada iyi haber! Sanırım Şangay aktarmasını kaçıracağız. Hesaplarıma göre eğer Urumçi’den bir uçak varsa Şangay’a o da ertesi güne kaldı demektir. Yani bu gece Urumçi’de kalabiliriz. Neye niyet neye kısmet…
Çin vizesi bu şehirde de geçerlidir herhalde. Otelden çıkarız Urumçi gecelerine akarız diyeceğim, ama aşağısı komple çöl. Her yanı karla kaplı uçsuz bucaksız çöllerden geçiyoruz. Sanırım saatlerdir tek bir ağacın üstünden uçmadık. Artık Urumçi çöllerinde aman sabahlar olmasın!
Sayın China Southern Havayolları, bir türlü şu şehre inemedin yahu! Dön dön nereye kadar?
Uçakta telefon açmak da yasak. Uçak modunda bile açtırmıyor bu hepsi 19 yaşında gibi gözüken güzel Çinli hostesler. Sekiz buçuk saattir telefon ekranına bakamamak nasıl bir duygudur bilir misiniz siz? Anlayamazsınız :(
Çok İlginç çöl manzaraları var aşağıda. Demin açtım kapattırdılar telefonu. Çaktırmadan yine açsam mı? Enfes fotolar kaçıyor aşağıdan ne yasağı bu yahu?
Biz memlekette uçuş moduna bile almadan uçuyoruz abla desem. Uçak bu, bir şeycik olmaz korkma falan desem?
Allah’tan Çin Cep Rehberi kitabımı getirmişim yanımda. Bakalım ne diyor Urumçi hakkında. Düşerek ya da yumuşak inişle inecek bu uçak buraya eninde sonunda.
Efendim bu Urumçi, Moğolca ‘güzel bozkır’ demekmiş. (Bozkır olduğu yukarıdan da belli zaten) Yeryüzünde okyanuslara ve denizle en uzak şehirmiş burası. Sincan Uygur Özerk bölgesinin başkenti imiş. Hani hatırlarsınız geçenlerde bizimkiler işkence gören Sincan Türklerini kurtarmak için konsolosluk basmaya kalkmıştı İstanbul’da. Üç yanlış konsolosluk bastıktan sonra tutturabilmişti Çin konsolosluğunu. Tam o sırada haber gelmişti Urumçi’den sakin olun hacılar, yok öyle bir şey rahatız biz diye. Nüfusun yarıdan fazlası Türk yani aşağıda.
İpek yolu üstündeki bu kadim şehrin pazarlarında ayakkabıdan, halıya, biblodan deriye pek çok el yapımı kıymetli ürünler satılırmış halen daha. Zamanında ne Cengiz Hanlar, ne Kubilay Han’ar arşınlamış bu çölleri Kazaklarla birlikte. Hala hiç bozulmamış geleneksel Kazak göçebe köyleri varmış mesela bu şehre yakın.
–Ladies centelmen! Kaptanınız konuşuyor! Biz bu Urumçi’ye inemiyoruz arkadaşlar. O yüzden ‘Kaşa’ ya acil iniş yapacağız!
Nasıl ya? Kaşa ne? Orası neresi? Bir adet aktarma vardı bizim? E no’olacak şimdi???