Prenses Grace Kelly’nin güzel ülkesi: Monako

Monako:  “Lüks” ve “ihtişam” kelimelerinin yeniden anlam kazandığı yer…

Benim için Monako, Amerikalı film yıldızı Grace Kelly’nin Monako Prensi ile yaptığı evlilik ve çocuklarının Avrupa sosyetesindeki maceraları ile özdeşleştirdiğim bir yer olmuştur en çok. Bu zarif aktrisin 26 yaşında dünyaca ünlüyken kariyerini bırakıp gelin gittiği ülkeyi hep merak etmişimdir. Dediğim gibi Monako benim kafamda hep Grace Kelly’nin ülkesi idi. O yüzdendir ki, oraya gittiğimde onu hatırladım, onu düşündüm sık sık…

Şehrin pek çok yerinde ve hatta dükkanlarda satılan çerçevelerde bile onun fotoğrafını kullanmaları Monako’luların da az çok aynı duygular içinde olduklarını düşündürdü bana…

Grace Kelly
Grace Patricia Kelly – Princess Grace of Monaco

Monako – Genel Bilgi

Monako, bilindiği üzere monarşiyle yönetilen bağımsız bir prenslik. Yaklaşık iki kilometrekare büyüklüğündeki Monako, Vatikan’dan sonra dünya’nın en küçük ikinci bağımsız devleti, hatta Monako aslında bir şehir-devlet.

O kadar küçük ki, anlatamam, ülke demeye veya ülkeyi geçtim, şehir demeye bin şahit lazım. Kıyaslayacak olursak, Monako New York’daki Central Park’dan küçük. İstanbul Atatürk Havalimanı’nın yarısı kadar bile yok. O dillere destan tüm dünyanın tanıdığı Monako aslında İstanbul’un Beyoğlu ilçesinin 1/4’ü kadar  bir yer.

Monako’da yaklaşık 37,000 nüfus yaşıyor. Dolayısıyla dünya ülkeleri arasında nüfus yoğunluğu sıralamasında epey başta yer alıyor.

İşte bu küçücük alana fazla sayıda insan sığdırabilmek için dağ, taş, kayalık demeyip bina üstüne bina yapmışlar. Her taraftan evler binalar yükseliyor. Sanki dağın üzerine konmuş maketler gibiler, orada nasıl duruyorlar anlamak zor :)

Monako
Monako

İnsan ilk baktığında bu nasıl bir taş yığınıdır diye de düşünebilir ama bir taraftan da o küçücük ve yaşanması zor dağlık alana nasıl da çok yaşanacak yer yapmışlar hayret etmemek elde değil. Bir de neredeyse hepsi şık, süslü ve lüks binalar… Bir tane bile eski ve harap bina yoktu. Herkes mi zengin bu ülkede muhabbeti yaptık bir süre. Restoranlarda çalışan garsonlar veya sokakları temizleyen işçiler nerede oturuyor merak ettik doğrusu. Ayrıca Monako gerçekten çok ama çok temiz bir yer. Sokaklar çok düzenli ve pırıl pırıl.

Monaco’nun tek sınır komşusu Fransa. Nice şehri 20 km uzaklıkta.  Şehir merkezi, İtalya’ya yaklaşık 15 km. uzaklıkta.

Cote d’Azur’un en güzel koylarından birinde bulunan Monako,  Prens Albert’in yaşadığı sarayın bulunduğu en eski bölüm olan Monaco-Ville, liman bölgesi La Condamine, kumarhaneler ve lüks oteller bölgesi Monte Carlo ve en yeni bölümü olan Fontvieille olmak üzere toplam 4 ana bölgeden oluşmakta.

Burası bilindiği üzere Fransa’ya bağlı ancak mali işlerinde özerk. Şimdi görkemli, sosyetik ve zenginlik timsali olduğuna bakmayın, dağlık konumu ve hemen hemen hiçbir yere iyi bir yol bağlantısı olmayan Monako’nun hali eskiden içler acısıymış. Gelişmesi ve popüler bir yer olması bir zamanlar hayal bile edilmesi zor birşeymiş. Ancak 19. yüzyılda Monte Carlo’da ilk kumarhanenin ve Paris-Monako tren hattının açılmasından sonra gitgide zenginleşerek ünlü ve zenginlerin gözbebeği olan tatil mekanlarından biri haline gelmiş.

Bu küçücük şehir-ülkede bir de stadyum var. Monako, dünyanın en başarılı futbol takımlarından birine sahip. AS Monaco, Fransa’nın en üst futbol ligi olan Ligue 1’in belli başlı kulüplerinden.

Spor alanında oldukça ilerlemiş olan Monako’da düzenlenen Formula 1 Monaco Grand Prix’e, binlerce sporsever katılıyor. 1929’dan beri Monako’nun o huzur veren Akdeniz manzaralı sokakları her Mayıs ayında belki de dünyanın en enteresan yarış pistine dönüşüyor. Milyonlarca kişinin izlediği bu yarışın en ilginç tarafı seyircilerin, yarış arabalarına son derece yakın oturup, arka fonda Monako koyu ve Akdeniz manzarası ile yarışları izleyebiliyor olmaları bence. Prestijli olmasının yanında, yarışların en heyecanlısının Formula 1 Monaco Grand Prix olduğu iddia ediliyor pek çok yerde, belki de bu yüzdendir…

Monako’ya Ulaşım

THY’nin Nice’e her gün gerçekleştirdiği direkt uçuşlarla Cote d’Azur bölgesine  kolay bir şekilde ulaşabilirsiniz. Nice, Monako’ya çok ama çok yakın. Bu küçük ülkeye ister araba ile, isterseniz Nice şehrinden kalkan tren ile 20-25 dakikada varabilirsiniz. Otobüs tercih ederseniz, bu kez Nice şehrinde “Gare Routier”den kalkan otobüslere binebilirsiniz.

Monako’da gezip görülecek yerler

Monako 4 ana bölgeden oluşmakta demiştik:

1. La Condamine

2. Monte Carlo

3. Monaco-Ville

4. Fontvieille

Gelin bu dört bölgeye şöyle bir bakalım beraber, umarım siz de bizim kadar çok beğenirsiniz…

1. La Condamine: Yat Limanı ve çevresi

Burası hem doğal güzellik hem de zenginlik ve ihtişamın bir arada olduğu bir bölge. Bir taraftan insana huzur veren güzel bir koy, diğer taraftan sıra sıra dizilmiş çok ama çok lüks yatlar, limana bakan kafe ve restoranlar. Limandan geriye doğru şehre bakınca ise lüks binalar. Maalesef yer darlığından olsa gerek birbirlerine çok yakın mesafelerde yapılmış bu binalar biraz taş yığını görüntüsü oluşturuyorlar. Ama neredeyse hepsi yeni görünümlü, düzgün ve lüks yapılar. İlk başta biraz rahatsız etse de, bir süre sonra gözünüz alışmaya başlıyor bu görüntüye. En azından bize öyle oldu :)

Biz gündüz yat limanı boyunca yürüyüp, şöyle bir keşif turu yaptık, akşam üzeri ise o kafelerden birinde  oturup etrafı seyrettik, ta ki gece ışıkları yanana ve etraf pırıl pırıl parlayana dek…

Port Hercule ve limana bakan muhteşem konumuyla tepede Monako Sarayı
Port Hercule ve limana bakan muhteşem konumuyla tepede Monako Sarayının içinde bulunduğu kale

Liman bölgesinde bir de Rainier III Nautical Stadium’a ait bir olimpik yüzme havuzu var. 50mx25m genişliğindeki bu havuzun suyu filtrelenmiş deniz suyu imiş. Yazın sıcak günlerinde şehrin içinde serinleme keyfi sunan bu güzel havuza giriş 5.40 Euro. Bence gayet uygun :)

The Rainier III Nautical Stadium'un yüzme havuzu
The Rainier III Nautical Stadium’un yüzme havuzu

Mayıs başından Ekim ortasına kadar açık. Kışın ne oluyor diye merak edecek olursanız hemen söyleyeyim, kocaman bir buz pistine dönüşüyormuş!!!

Sahil boyunca birbirinden keyifli görünen kafeler var, oturup birşeyler yemek ve etrafı seyretmek için idealler…

Akşam karanlığı çökmeye başlarken şehir ışıkları yanmaya ve etraf iyice şenlenmeye başlıyor.

Port Hercule gece manzarası
Port Hercule gece manzarası

La Condamine Bölgesi yat limanı ile sınırlı değil elbette, biraz içeriye girdiğinizde son derece şık caddeler, alışveriş imkanları ve daha pekçok restoran ve kafe var. Şehirdeki ana cadde olan Rue Princesse Caroline hakikaten en şık cadde. Ama ara sokaklar da nefis mimarisiyle insanı kendine hayran bırakan binalar ile dolu. Mesela Rue de Mill.

Monako - La Condamine sokaklarında...
Monako – La Condamine sokaklarında…

Bu arada yollarda gezinirken çok şaşırtıcı birşey gördük. Sokakta yürüyen merdivenler. Yani AVM içinde vs alışkınız ama sokağın ortasında olanını ilk kez burada gördüm. Şehir limandan içeriye girdikçe yokuş yukarı doğru yükselmekte olduğu için kolay gezilsin diye böyle bir çözüm bulmuşlar herhalde. Şehrin pekçok yerinde ara ara bu yürüyen merdivenlere rastlanıyor…

Rue Grimaldi ana alışveriş caddesi. Burası Monako Sarayından inince hemen karşınıza çıkan cadde. Biz biraz geç saatte gidebildik oraya ama dikkanlar kapanmadan şöyle bir gezme imkanı bulduk. Çok hoş ama oldukça pahalı şeyler vardı.

Rue Grimaldi alışveriş caddesi
Rue Grimaldi alışveriş caddesi

Bu bölgede bir de resim galerisi var. İlk olarak Frank Lloyd ve Harry Fisher tarafından Londra’da kurulan Marlborough Güzel Sanatlar Galerisi, Roma, New York ve Monako şehirlerinde de açılmış. Pablo Picasso, Joan Miro, Davit Hockney ve Henri Matiste gibi sanatçıların eserlerinin sergilendiği galeriye giriş ücretsiz. Port Hercule’e çok yakın olan bu galerinin adresi şöyle: 4 Quai Antoine 1er, MC 98000.

2. Monte Carlo: Casinolar, lüks oteller ve dahası…

Monako deyince akla ilk gelenlerden biri Monte Carlo‘dur. Monte Carlo, kumarhaneleri, ultra lüks otelleri ve renkli gece hayatı ile Monako’nun en meşhur bölgesi belki de. James Bond ve Ocean’s Twelve gibi birçok film sahnesinde gördüğümüz bu yere gitmek oldukça heyecan vericiydi.

Monte Carlo’ya gitmek için La Condamine bölgesindeki Port Hercule limanı boyunca yürüdük. Sonra karşımıza bu tünel gibi yer çıktı.

Monte Carlo'ya giderken...
Monte Carlo’ya giderken…

Burada bir asansöre biniyorsunuz, hooop yukarıya çıkarıyor sizi ve kendinizi Avenue de Monte-Carlo’da buluyorsunuz. Monte Carlo adını bölgedeki dağdan alıyor, “Mount Charles” anlamına geliyormuş. Bir tarafta Hotel de Paris, diğer tarafımızda Casino Monte Carlo olacak şekilde yürüyerek Kumarhaneler Meydanına çıktık.

Önünde muhteşem arabaların durduğu bu zarif ve lüks otel 1864 yılından kalmaymış. Oteldeki Louis XV-Alain Ducasse restoranı 3 Michelin yıldızı ile ödüllendirilmiş.

Hotel de Paris
Hotel de Paris

Monte Carlo’daki Place du Casino – yani Kumarhaler Meydanındaki en meşhur kumarhane Paris Opera Binasının mimarı olan Charles Garnier’in eseri Casino de Monte-Carlo. Buraya Monakolu vatandaşların girmesi yasakmış, bize ilginç geldi…

Kumarhaneler Meydanına hakim konumdaki Casino de Monte-Carlo, mimarisiyle göz kamaştırıyordu.

Şarapçılık ile ilgili bir kutlama yüzünden kumarhanenin önünü üzüm bağları haline getirmişlerdi bizim gittiğimiz tarihte. Kumarhanenin önünde dev bir konkav ayna vardı. Farklı yönlerden baktıkça farklı yansımalar gösteriyordu. Bir de meydanın tam ortasında kocaman bir fıskiyeli havuz vardı.

Etraf pahalı ve lüks arabalardan geçilmiyor gördüğünüz gibi…

Casino de Monte-Carlo
Casino de Monte-Carlo

Casino Monte Carlo, karşı tarafın manzarasını çekerken aynaya yansımış :)

Place du Casino
Place du Casino

Casino de Monte Carlo’da rulet, black jack gibi masa oyunları Salon Europe, Salons Privés, Salle des Amériques salonlarında oynanmakta. Slot makinaları da var elbette. Giriş için 18 yaş üstü olmak ve yanında kimlik taşımak gerekiyor. Gündüz gezip dolaşmak için geldiyseniz sorun çıkarmasalar da akşam kumar oynamaya gelenlerin şık elbiseler giymiş olması gerekiyor. Biz içini gezmek için girmek istedik, sırt çantası yasak dediler. O yüzden birimiz çantayı tutarken diğeri gezdi, sonra öteki.

İçerisi oldukça lüks döşenmiş, barı bile parlak parlak kocaman taşlarla kaplı. Oralara kadar gitmişken, kumar oynamasanız da illa ki görülmesi gereken bir ortam. Ama içeride fotoğraf çekilmesine izin vermiyorlar :(

Girip gezmek için para ödemedik biz. Girişi serbest ve ücretsiz olan yerler:

  • Salle Renaissance:  Slot machines
  • Salon Europe : English Roulette, Perfect Pairs Black Jack & Craps
  • Salle Amérique :  slot machines
  • Restaurant Le Train Bleu, Restaurant Salon Rose
  • Bar La Salle Blanche
  • Salons Touzet ve Terrasse Salle Blanche için ise 10Euro giriş ücreti gerekiyor.

Casino Monte Carlo sadece kumarhaneden ibaret bir yer değil, aslında bir tür eğlence kompleksi. Yanında opera ve bale salonu da var. Tasarımı yine  mimar Charles Garnier’e ait. Hatta Opera binasının bahçesine açık hava sineması kurmuşlardı.

Akşam buraya geri geldiğimizde bir de baktık ki bir dolu filmden kareler alıp, kolaj yapmışlar, döndürüp döndürüp onu oynatıyorlar. Gerek eski filmlerden, gerekse yenilerden içinde Monte Carlo ve Monako sahneleri olanları seçmişler, tam o sahneleri gösteriyorlar. Şahane bir kolajdı, efil efil gece esintisinde, içinde Monte Carlo geçen filmleri seyretmenin tadına doyamadık…

Monte Carlo Opera Binasının bahçesinde sinema keyfi
Monte Carlo Opera Binasının bahçesinde sinema keyfi

Kumarhaneler Meydanında gezmeye devam edecek olursak, burada tarihi Casino de Monte Carlo’nun dışında bir tane de yeni kumarhane var: Casino Café de Paris. 

Aslında Cafe de Paris mutlaka uğranması gereken çok güzel bir kafe-restoran. Şöyle birşeyler yemek veya içmek isterseniz aynı zamanda önünüzden geçen inanılmaz arabaları, büyük ihtimal sınırlı sayıda üretilmiş Porche, Ferrari, Bentley ve Rolls Royce’ları, etrafta dolaşan son derece havalı ve şık insanları seyrederek bir mola verebilirsiniz. Cafe de Paris, Monte Carlo’da en popüler mekanlardan biri. Deniz mahsülleri, Fransız ve İtalyan mutfağı yemeklerden yiyebilir veya tercihinizi kahve ya da dondurmadan yana kullanabilirsiniz.

Café de Paris
Café de Paris

Café de Paris’nin içindeki kumarhaneye herkesin girmesi serbest. Sadece sırtçantalarımızı yine almadılar, fotoğraf çekmek yine yasak. American Roulette, Black Jack gibi oyunlar ve tabii yine slot makinaları var. Özel bir kıyafet kuralı yok, sadece üniformalı askerleri almıyorlar. Giriş ücretsiz. 18 yaş kuralı elbette yine geçerli.

Kumarhaneler Meydanı gerçekten hem görsellik hem de zenginlik açısından düşünülünce Monako’nun en şatafatlı yeri sanırım.

Kumarhaneler Meydanı gece de ışıklar ve hareketlenen ortamı ile çok güzel.

Casino Monte Carlo
Casino Monte Carlo

Bölgede yakında bir de Sun Casino var.  Cafe de Paris Casino’sundaki kurallar geçerli burada da…

Kumarhaneler Meydanı’ndan biraz daha uzakta ise Monte-Carlo Bay Casino var.  Monte-Carlo Bay Hotel & Resort’a ait kumarhaneye giriş serbest ve ücretsiz. Lüks bir otelin kumarhanesi olduğu için şık gitmekte fayda var eğer ziyaret etmeyi düşünürseniz.

Monte Carlo’da Alışveriş

Monte Carlo’da elbette ki çok şık alışveriş imkanları var, ama bir o kadar da pahalı hemen hemen herşey…

Kumarhaneler Meydanından çıkar çıkmaz Galerie du Sporting diye ufak bir yer var…

Ama esas şatafatlı AVM, biraz daha ilerideki Métropole Shopping Center. Burası oldukça lüks ve şık bir yer. Biz etrafı gezmekten buraya vakit ayıramadık ama fazla zamanınız olursa mutlaka gidin derim ben…

Bölgede başka ne var diyecek olursanız, kongre ve kültür merkezi Grimaldi Forum’da düzenlenen sergileri gezebilirsiniz. Burası seminer, fuar, sergi, ürün lansmanları, gala yemekleri ve önemli gösteriler için kullanılmaktaymış.

Aslında sevimli mini trene binerek de etrafı keşfedebilirsiniz…

Monte Carlo Mini tren
Monte Carlo Mini tren

Monte Carlo-Monako’da deniz keyfi mümkün mü?

Çok fazla seçenek olmasa da elbette mümkün. Monaco şehrinin bir tane halk plajı var, adı Larvatto Beach. Biraz taşlık olsa da temiz ve güzel bir deniz olduğu söyleniyor. Biz girmedik, kesin birşey söyleyemiyorum o yüzden ama etrafta restoranlar, kafeler, tuvalet vs gibi ihtiyaçlarınızı karşılayacak herşey var.

Monte Carlo Yokuşu

Monte Carlo’dan sonra Monaco-ville’e gitme planımız vardı ve bu sefer asansörle aşağı inmek yerine Monako Grand Prix zamanı yarış pistine dönüşen Avenue de Monte-Carlo ve Avenue d’Ostende caddeleri üzerinden yürüyerek, şehri tepeden seyrede seyrede limana doğru yola koyulduk.

İşte yarış yapılan yerlerden şöyle manzaralar eşliğinde indik…

 Avenue d'Ostende
Avenue d’Ostende

Yokuştan aşağıya inerken Metropol ve Hermitage otellerini görebilirsiniz.

Yokuşta, denize bakar konumda Princess Grace Theatre var.

Princess Grace Theatre
Princess Grace Theatre – Avenue d’Ostende
Princess Grace Theatre'dan Port Hercule Limanına bakış...
Princess Grace Theatre’dan Port Hercule Limanına bakış…

3. Monaco-ville

Burası kayalık bir burun üzerinde yer alan “Eski Şehir” diye bilinen bölge. Prens Albert II’nin yaşadığı saray da burada, en tepede. Saraya çıkarken Monako Hercule yat limanı ve La Condamine ayaklarınızın altında kalıyor ve muhteşem görüntüleri seyrederek yokuş yolu tırmanıyorsunuz.

SASaraya çıkarken yokuştan Monako La Condamine manzarası
Saraya çıkarken yokuştan Monako La Condamine manzarası
Saray Meydanına doğru çıkan yokuş
Saray Meydanına doğru çıkan yokuş

Saray Meydanından görüntüler…

Prince Albert Heykeli
Prince Albert Heykeli
François Grimaldi (La Malizia)
François Grimaldi (La Malizia) Heykeli

Bu rahip kıyafetli heykelin hikayesi de şöyle… François Grimaldi (La Malizia) 8 Ocak 1297’de Monako’yu fetheden kişi. San Genuario kontlarının soyundan geliyormuş.  Rahip giysisi giyerek kapıların kendisine açılmasını sağladığı için bu aldatmacasından dolayı kendisinin takma ismi “LaMalizia”, yani “Kötülük”. Kapıyı bu şekilde açtırdıktan sonra François Grimaldi, kuzeni Cagnes Lordu Rainier I  ve adamları ile Monako Kalesini ele geçirmişler.

François,  Grimaldi soyunu Monako’da hakim kılmak isteyen ilk kişi olarak halen saygıyla anılmakta. Evliliğinden çocukları olmadığı için aslında şu an kraliyet ailesindeki Grimaldi’ler tam olarak onun soyundan gelmiyormuş. Kuzeni Cagnes Lordu Rainier I’in soyundan gelmekteler. Prince Albert II de şu anda “House of Grimaldi” nin başında…

Monako Prensliği 1911 yılından beri bağımsız bir prenslik olarak yönetilmekte. Monako Sarayı oldukça sade dış görünümü ile beni şaşırttı. İçindeki odaları gezmenize izin veriyorlar ama fotoğraf çekmek yasak. Biz gezdik ve çok da memnun kaldık. Kulaklık veriyorlar kapıda. İngilizce olanını aldık biz de. Her oda ile ilgili bilgileri o odayı gezerken dinlemeniz mümkün.

Grimaldi’lerin doğum ve düğün gibi önemli olayları kutlamaları esnasında sarayın iç avlusu tören için halka açılıyormuş ve prens gerektiğinde buradan halka sesleniyormuş.

Her gün saat 11.55’te Saray Muhafızlarının nöbet değişim töreni var, denk gelirseniz izlemesi güzel olabilir. Biz akşam üzeri gittiğimiz için sarayı gezmeye ancak yetişebildik, neredeyse onun da vaktini kaçırıyorduk.

Burada ayrıca Museum of Napoleonic Memorabilia, yani Napolyon’a ait eşyaların sergilendiği bir müze de var.

Sarayın mütevazi dış görüntüsü insanı şaşırtıyor. Meydandaki diğer binalar çok daha süslü ve gösterişliydi…

Prince's Palace of Monaco
Prince’s Palace of Monaco

Meydanda bir de alışveriş yapılacak bir iki dükkan ve restoran içeren Castel Roc adında bir yer vardı

CastelRoc
CastelRoc

Prenses Grace  Kelly ve Prens III. Rainer’in de mezarlarının olduğu St Nicholas Katedrali bölgede gezilmesi gereken bir başka yer.

Monaco-ville’in daracık ve tarihi ara sokakları

Bizce gezip görülecek en önemli yerleri bitirdikten sonra meydana açılan daracık tarihi sokaklara daldık. İnanılmaz şirin ve güzel bir ortamdı. Monako’nun aşağıdaki lüks ve ihtişamı ile bu tarihi bölgedeki küçük sevimli mekanlar enteresan bir tezat oluşturuyordu ama bir bütün olarak Monako’yu çok sevmeme sebep olmuştu bu her tür şeyi barındırması…

İşte ara sokaklar, hediyelik eşya satan dükkanlar, kafeler ve restoranlar…

Monac-ville ara sokaklar
Monaco-ville ara sokaklar

Bu sokaklarda sık sık tarihi güzel binalar  çıkıyor karşınıza. Bir de arada müzelere rastladık…

Hediyelik eşyaların hepsi o kadar güzeldi ki hangisini alacağımı şaşırdım. Hani şeytan der ya hepsini topla gel, bendeki ruh hali öyle birşeydi o sırada :)

Hediyelik eşyalar - Monaco-ville souvenirs
Hediyelik eşyalar – Monaco-ville souvenirs
Hediyelik eşyalar - Monaco-ville souvenirs
Hediyelik eşyalar – Monaco-ville souvenirs

Monaco-Ville’de deniz kenarına inerseniz orada kayaların tepesinden Akdeniz’e bakan konumda yer alan Musée Oceanographique, yani Okyanusbilim Müzesi var. Buraya hem müze, hem de akvaryum denilebilir.

Bir süre buranın müdürlüğünü yaptığı için daha çok Captan Cousteau Müzesi olarak bilinen bu yerde binlerce deniz canlısı var. İlginizi çekerse ziyaret edilebilir, biz vakit darlığından tercihimizi başka yerleri görmekten yana kullandık…

Monaco-ville bölgesini gezdikten sonra tekrar aynı yokuştan bu sefer inerek şehrin merkezine geri döndük. Yokuştan aşağı inerken tepeye sıkış tıkış kondurulmuş binalar tekrar gözümüze çarptı…

4. Fontvielle

Monako’nun en yeni bölgesi Fontvielle ile ilgili önemli bilgileri şöyle özetleyebiliriz:

* İçerisinde 8 pist bulunan Monako Heliport, Fontvieille bölgesinde yer almakta. Ayrıca ünlü Monako stadı olan “Stade Louis-II” da Fontvielle’de bulunuyor.

* Bölgede Formula 1 pilotu David Coulthard’ın açtığı Columbus Hotel Monaco var.

* Fontvieille Park ise Heliport’dan Columbus Hotel’e doğru uzanıp,  Princess Grace anısına yapılan gül bahçelerine açılıyor.

* Prince Rainier III’ün vintage arabalarını sergilediği Antik Otomobil Müzesi de ilgi çekici yerler arasında…

* Monako paralarının ve pullarının sergilendiği müze de bu bölgede.

* Tepede yamaçta Jardin Exotique Botanik Bahçeleri var bir de. Dünyanın değişik yerlerinden getirilen nadir bitkileri burada görebilirsiniz.

Özetle, çok farklı güzellikler sunan bu soylu küçük ülkeyi biz çok sevdik. Buradan güzel anılarla ayrıldık ve daha defalarca gitmek istediğim yerler listesinde artık Monako…

Fransız Rivierası’ndan sevgiler…

Jolly Tur ile Monako Destinasyonlu Turlar için tıklayınız.

Gezi Blogu Yazarı & Öğretim Görevlisi : İstanbul Üniversitesi İngiliz Filolojisi Bölümü mezunu Dilek Vidana Tavaşoğlu 1992 yılından bu yana İstanbul Teknik Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu'nda okutman olarak görev yapmaktadır. İTÜ Vakfı Yayınlarından çıkan "Essentials of Research Paper Writing" adlı kitabın baş yazarıdır. Çeşitli gazete ve dergiler için İngilizce'den Türkçe'ye çeviriler yapmıştır. "İstanbul Mon Amour" belgeselinin Türkçe'den İngilizce'ye çevirisi Dilek Vidana Tavaşoğlu'na aittir. Seyahat deneyimlerini paylaşmak üzere eşi Hür Tavaşoğlu ile birlikte kurdukları bencetatil.com isimli internet sitesi 2013 yılı Aralık ayında Hürriyet Bumerang yarışmasında katıldığı kategoride birinci olmuştur. Şimdi de gezi yazılarını Jolly Blog'da bizlerle paylaşmaktadır...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir