Yakın zamanda, New York seyahati yapacaklar için kısa bir Caz müziği yazısı hazırlamak istedim. Eğer sizin de benim gibi Caz müziğine ilginiz varsa ya da dinlemekten keyif ve mutluluk duyuyorsanız anlattıklarım tam size göre olabilir.
Caz’la ilgilenenler onun 20.Yüzyılda New Orleans-ABD‘de doğan bir müzik türü olduğunu bilirler. Caz kelime olarak New Orleans’da çok kullanılan Fransızca Jaser (bağırmak, ölmek, cıvıldamak, gay guy etmek, konuşur gibi sözler çıkarmak) fiilinden mi türediği; yoksa 1915’te Chicago’da müziği ile büyük ilgi uyandıran Jospo Brown‘ın adından mı kaynaklandığı tartışmaları müzikologlar tarafından halen sürmektedir. Cazın aslında sentezler sonucu ortaya çıkmış bir müzik akımı olduğunu söyleyebiliriz. Caz, pek çok farklı insanın mirasından oluşuyor.
Amerika’nın güneyinde müzik Afrika kökenli kölelerin yaşam alanlarında hayatın ayrılmaz bir parçasıydı. 1900’lerin başlarında gelişmeye başlamış olan Caz, Afrikalı-Amerikalı müzik stilini Batı müziği teknikleri ve teorisiyle birleştirmiş. Caz mavi nota, senkopasyon, swing, polyritim ve doğaçlamayı kullanır, dolayısıyla cazın en önemli özelliği doğaçlama olarak seslendirilmesi kabul ediliyor. Afrika’dan kölelik yolu ile gelen zencilerin yaşadıkları zulümleri, acıları, üzüntüleri anlatmaları ile 19.yy.da başlamıştır. Birçok türü oluşmuş, dünyaya yayılmış ve doğaçlamaları kalıcı kılmak için son elli yılda seslendirmeler notalara alınmış.
Caz müziği, siyahların Amerikan toplumunda beyaz ırkçılığına, Ku-Klux-Klan‘a, ırk ayrımcılığına karşı verdikleri uzun ve acılı mücadeleler boyunca, Amerikan yerlileri ve dünyanın hemen her köşesinden gelen göçmenlerle birlikte ezenlere karşı ortak bir mücadele ve ortak bir kültüre doğru gelişme ve bütünleşme içinde yarattığı özgün ve önemli bir müzik türü olarak olarak gösterilir. Caz, günümüzde eğrisi ve doğrusuyla uluslararası bir sanat ve insanlığın kültür hazinesinin demirbaşlarından birisi haline geldiğini de söyleyebiliriz. Caz müziğini daha yakından anlayabilmek için, cazın yaratıcısı olan Amerika’nın siyah insanlarının tarihini, beyazların tarihi kadar incelemek ve bir bileşim halinde kavramak gerekir. Bu aynı zamanda, hem dünya çapında bir emperyalist güç, hem de siyah, beyaz ve pek çok başka ırktan oluşan halkıyla çok değerli sanat, bilim, müzik ve kültür birikimleri ve insanları yetiştiren bir ülke olan bugünkü Amerika’yı daha iyi anlamak için gereklidir.
20.Yüzyılın başlarından beri New York, caz hareketi ve meraklıları için bir çekim merkezi olmuş. 1940’lı yılların Harlem‘indeki büyük orkestralardan, 1950’li yılların cazcılarına ve 1960’lı yıllara Village bölgesindeki avant-garde yenilikçilere kadar, hareketli müzik tarihi şehri bir uçtan bir uca dolaşır. Her ne kadar Caz, Güney Amerika‘da doğsa da günümüzde en popüler yerlerinden birisi New York diyebiliriz. Şu an New York’ta dünyanın en iyi müzik yapan caz kulüpleri bulunuyor. Naçizane birkaç kulüp önerisinde bulunmak istiyorum. New York’ta her saat bir caz etkinliğine rastlamak mümkün, ama genelde akşam saat 19.00 gibi ilk setler (bölümler), 21:00 gibi de ikinci setler başlıyor. Cuma ve cumartesi saat 23:00’te bir üçüncü set yapılıyor.
Greenwich Village & The Lower East Side
Tartışmaya açık olsa da dünyadaki en ünlü caz kulübü Plan Blue Note ( 131 West Third St. Sixth Ave, ile Macdougal St arasında , 212/475-8592) . Bu ünlü caz kulübü, 1981 yılında kurulmuş ve ünlü oyunları yakından görmek için en iyi seçim olabilir.
1961 yılında, saksofoncu John Coltrane‘in ünlü canlı kayıtlarının yaptığı, hemen köşedeki Village Vanguard’ı ( 178 Seventh Ave. Perry St’de 212/255-4037) gözden kaçırmanız imkansız. Burası kulüplerin yaşayan efsanesi. 1935’ten beri yaşayan bir caz kulübü.
Otantik bir dekorasyona sahip kulüp deneyimi yaşatan Smalls ( 183 West 10th St.West Fourth St’de 212/252-5091) ünlü olması muhtemel yetenekleri sunan harabemsi bir bodrum katında yer alıyor. East Village’ın üzerinde, kar amacı gütmeyen The Stone ( 16 Ave. C, Second St’de ) kendinin avant-garde ve deneyimsel caza adamış bir kulüptür.
Midtown
Midtown’ın en popüler kulüpleri arasında yer alan The Iridium ( 1650 Broadway , 51st St’de 212/582-2121) caz gitaristi Les Paul‘un haftalık programları ile meşhur olmuş. Pazartesi geceleri hala dünya klasmanında gitaristlerin eşlik ettiği Les Paul Trio‘yu izleyebilirsiniz.
Adını saksafoncu Charlie Parker‘dan alan Birdland ( 44th St,Ninth ve Eighth Ave. 212/581-3080) büyük grup bir araya getirme geleneğini 60 yıldır sürdürüyor. Şehrin tam ortasında Midtown’da çok şık, romantik ve birinci sınıf bir kulüp.
Time Warner Center’ın beşinci katındaki Dizzy’s Club Coca-Cola ( 33 West 60th Columbs Cirle’da) caz müziğini nefes kesici bir manzara eşliğinde çok kaliteli bir zaman geçirmenize olanak sunuyor. Central Park şaşırtıcı manzarasıyla harika performanslarını birleştirir.
New York Filarmoni Orkestrası, New York Şehir Balesi, Metropolitan Operası gibi kurumlara ev sahipliği yapan ünlü Lincoln Center‘ın ‘Jazz at Lincoln Center’ oluşumu içinde yer alıyor. Sahipleri arasında Ertegünlerin de bulunduğu Dizzy’s Club‘ın sanat direktörlüğünü Wynton Marsalis yapıyor. The Garage, 30-35 yaş grubunun gittiği ‘trendy’ bir mekân isterseniz burayı tercih edebilirsiniz.
Jazz Gallery, sanırım tam bana göre bir mekan. Yalnızca caz dinlenecek bir yer. Gerçek bir resim galerisi. Çeşitli devlet kurumlarından yardım alarak aralarında konserlerin de bulunduğu bir dizi etkinlik düzenliyorlar.
New York’un caz kulüplerini yazmışken, bir parçayla bitirmeden yapamazdım. Sevdiğim Amerikalı yorumcu Jo Stafford‘un albümü olan Autumn in New York‘tan en meşhur olanını paylaşmak istedim. Bu albüm, 1950’de yayımlanmış. Uzun bir aradan sonra Paul Weston, 1997 yılında albümü düzenleyip tekrar piyasaya sunmuş.