1) Kısaca kendinizden bahseder misiniz Soner Bey?
Tâbir-i caizse gezginlerin seyyah-gezgin abisiyim diyebilirim. 2 Mayıs 1972 Kırıkkale doğumluyum. Seyahate çok ufak yaşlarda bir kaç defalar evden kaçmak sureti ile başladım. Sonraki dönemler benim için; bir tutku, geri dönülmez, tarifi anlatılmaz bir yaşam biçimi haline dönüştü. Bu kaçmalarımın sonucu çok sopalar yedim büyük ağabeyimden, ama hiç pes eder miyim tabii… Yollar çekiyor sürekli hali ile beni. Eğitimimi Kırıkkale ve Ankara’da tamamlayıp 1990 yılında Iğdır Devlet Hastanesinde sağlık çalışanı olarak göreve başladım. Türkiye’nin farklı kamu hastanelerinde radyoloji (Röntgen) teknisyeni olarak görev yaptım ve halen de bu görevimi sürdürmekteyim. Seyahatlerimi özellikle yürüyerek yapıyorum, 1987 yılından bu yana profesyonel olarak uzak yollardayım. Türkiye içi seyahatlerimi yıllar önce tamamladım, ama zaman zaman tekrar yurt içi seyahatler yapmakta, özellikle deneyim olarak yurt dışı seyahatlerinde oldukça başarılı olarak uzak yollardayım. Adrenalin-macera tutkunu,amatör fotoğrafçılıkla uğraşıyorum. Birkaç yabancı dili rahatlıkla konuşabiliyorum. Yurt dışı seyahatlerimde profesyonel olarak rehberlik hizmetleri de sunmaktayım. Şu ana kadar 19 ülke seyahatimi kendi imkânlarım ile tursuz, reklamsız ve sponsorsuz olarak dolu dolu tamamladım. Genelde seyahatlerimi yalnız başıma ve yürüyerek yaparım. Daha çok uzun yollar gideceğimi umuyorum!
2) Gezginliğe nasıl başladınız?
Seyahatlerime diyebilirim ki abartısız 5 yaşında başladım. Zaten haşarı bir çocuk olamadım ama her ne kadar da haşarı olamasamda bu evden kaçmalarımın sonucu sürekli dayaklar yedim, cezalar aldım diyebilirim.
3) Bir taşıma aracı kullanmadan yürüyerek, bir sponsor ya da reklam almadan kendi imkanlarınızla gezdiğinizi biliyoruz. Bu sebeple sizde ilginç yol hikâyeleri bolca vardır. Birkaçını anlatmak ister misiniz?
Şimdi işin doğrusu araç kullanmak bende racona ters gelen bir durum oluyor hali ile… Ayaklarım varken neden araç kullanayım değil mi ama? Allah tabanlarıma zeval vermesin inşallah. Tabii insanlar şunu merak edeceklerdir mutlaka; hiç araç kullanmıyor mu bu seyyahımız diye. Öyle yalan konuşmaya milleti kandırmaya asla gerek yok tabii ki… Araç kullanıyorum, ama zorunlu hallerde ister istemez arada oluyor. Devlet memuru olduğum için zaman sıkıntım oluyor ister istemez o yüzden çok az da olsa araç-taşıtla kısıtlı seyahat ediyorum.
Gelelim başımdan geçen olaylara. Hangisini yazsam bilmiyorum ki… Binlerce seyahat , binlerce anı yazmakla bitmez ki… Rusya’da polisler tarafından kafama silah dayanarak soyulduğumu mu? Ermenistan’da Türk olduğum için araçtan atıldığımı mı? İran’da fotoğraf çekerken ajan suçlaması ile sorguya alındığımı mı,sonrasında zor da olsa Türk makamlarına teslim edilerek sınır dışı edildiğimi mi? Kırgızistan’da boğazıma bıçak dayayıp zor kurtulduğumu mu? 1993 Senesinde Azerbaycan-Ermenistan savaşında çatışma bölgesinde 2 ateş arasında kalarak savaşta yaralanıp 15 gün yoğun bakımda komada yattığımı mı? Daha böyle niceleri nicelerini yaşadım seyahatim süresince yıllardır da yaşıyorum. Ama bunlardan bir tanesini paylaşayım istiyorum:
1999 yılında İran seyahatimde kırsal bir alanda tek başıma seyahat ediyorum ve seyahatimde etrafımı 9 tane çoban köpeği çevirdi, ama benim sırt çantamdaki ağırlığımdan bırakın kaçmayı adım atacak halim kalmamışken köpek sürüsünün lideri ile nerede ise burun buruna geldim. Diğerleri zaten saldırmaya hazırlar. Uzun uzun köpeklerle bakışıp ıslıkla ve tatlı sözlerle ikna etmeye çalışıyorum, ama hayvan bu ne anlar Türkçe kelimeden. Durumun kötü olduğunu zaten çoktan kavradım, ama şansımı hala daha zorluyorum ikna etmek için, hayvanların saldırmamaları için… Hayvan bu Türkçe anlamıyor Fars dili de ben bilmiyorum hali ile…
Uzatmayayım kımıldamadan yavaş yavaş, çaktırmadan dizlerimin üzerine doğru çöküyorum hedef küçülterek. Amacım köpekler saldıracak, ama benim niyetim yüzümü sağlama almak tabii… Vücudumdan parça alsınlar benim için önemi yok ama yeter ki yüzüme dokunmasınlar istiyorum. Nihayet uzun bir uğraştan sonra çömelmiş vaziyetteyim ve sürünün ekip başı en iri erkek olanı yanıma yaklaştı, etrafımda kısa bir tur atarak sonrasında hiç ummadığım bir hareketi yaparak bir bacağını kaldırarak kapalı olan yüzüme doğru üzerime işeyerek beni tamamen ıslak halde bıraktı. Sonrasında Allah’ın sevdiği kuluymuşum ki hayvan bu olaydan sonra belli aralıklarla giderek köpek sürüsünün yanına, bana bakarak uzaklaşmaya başladı. Daha sonrasında sürüyü de peşine takarak bulunduğum yerden uzaklaştılar. Bense korkudan o halde üzerim köpek idrarı yaşadığım şok ile 5 dakika kendime gelemedim.Sonrasında hayvanların gözden kaybolması ile yola koyularak ırmak, dere, akarsu aramaya başladım ve nihayet bulduğum bir nehirde hem elbiselerimi bir güzel yıkayıp kendim de temizlenerek sonrasında yoluma devam ettim. Zaten benim her seyahatim başlı başına bir olay hep adrenalin dolu her zaman.
4) Konaklamalarınızı ne şekilde yapıyorsunuz? Konaklayacağınız yeri ne şekilde seçiyorsunuz? Tehlikeli durumlarla karşılaştınız mı?
Seyahatlerimde konaklama olayını kamp çadırım ile belirlediğim güvenli kamp alanı oluşturduğum bölgelerde yapmaktayım. Ekonomik seyahati yıllardır benimsediğim için öyle otele filan para verdiğim yok bu zamana kadar. Bazen seyahat ettiğim ülkelerde ve yurt içerisinde olsun couchsurging diye tabir ettiğimiz karşılıklı menfaate dayanmayan yardımlaşma esasına dayalı kişilerin, ailelerin evlerinde misafirleri oluyor; ara sıra kendimi ödüllendirerek hostellerde de konaklama yaptığım da oluyor. İşin en ilginç tarafı da en güvenli kamp alanları olarak mezarlıkta konaklıyorum çoğu zaman. Rahatsız eden olmuyor bu sayede kesinlikle beni. Tehlike olayına gelince elbette ki 1995 yılında Çekoslovakya seyahatimde konaklama yaptığım ormanlık alanda az daha ayının saldırısına uğramaya ramak kalmışken ucuz atlattım, canımı zor kurtardığımı söyleyebilirim bu konuda!!
5) Bu yolculuklarınızda yeni dil öğrenme imkânı buldunuz mu?
Dil öğrenme konusunda beynim oldukça hassas kesinlikle. Nereye gidersem gideyim, hangi ülkede olursam olayım dil olayına çabuk adapte olabiliyorum. 1.sorunuzun başında verdiğim cevapta olduğu gibi bir kaç dili (6.Lisan) rahatlıkla konuşabiliyorum. Dil aksan konusunda seçilmiş insan olduğumu düşünüyorum kesinlikle…
6) Türkiye’de ve Dünya’da gezdiğiniz yerleri bize sıralamak ister misiniz?
Şu ana kadar sadece kendi imkanlarım ile ve kendi oluşturduğum seyahat bütçem ile 19 ülkeyi tamamladım.Seyahat ettiğim ülkelerin çoğuna birden fazla tekrar seyahat ettiğimde oldu… Kişisel web blog sayfamda seyahat ettiğim ülkelerin sıralı alfabetik listesi bulunmakta.Çoğuna birden fazla kez seyahat ettim dersem abartmış olmam kesinlikle…
Seyahat ettiğim ülkeler: Almanya, Azerbaycan, Çekoslavakya, Ermenistan, Finlandiya, Gürcistan, İtalya, İran, Kazakistan, Kırgızistan, Nahcivan, Macaristan, Moğolistan, Moldovva, Özbekistan, Slovenya, Polonya, Rusya, Türkiye dahil, Ukrayna…
7) Pek çok farklı kültür ve insanla karşı karşıya geldiniz muhtemelen… Bu farklı kültürlerde size en yakın gelen yurt dışında hangi ülkeydi?
Seyahat edip dolaştığım kültür ve yaşantılarını tanımaya çalıştığım ülkelerde bize özellikle en yakın gelen yemek kültürü konusunda Ermenistan ve İran’ı söyleyebilirim. Aslında Azerbaycan ve Nahcivan da kültür olarak bize yakın ama Rus kültürü daha ağır bastığını söyleyebilirim bu son saydığım 2 ülke adına. Özellikle Ermenistan ve İran yemek kültüründe bize çok yakınlar diyebilirim.
8) Yurt dışında tanıştığınız insanları Türkiye’de ağırlama imkânı buldunuz mu? Türkiye’yi nasıl buldular?
Her seyyah gezgin gibi bende seyahat ettiğim ülkede couchsurfing hizmetlerinden yararlanıyorum ve ülkemi gezmeye gelen bir şekilde benim ile irtibat kurarak ülkeme gelen yabancı seyyah arkadaşlara ücretsiz konaklama olan couchsurfing hizmetini evimde misafir ederek sağlamaktayım. Gelen misafirlerimize ülkemi en güzel şekilde tanıtarak onlarla uygun zaman bulursam seyahatlere çıkıyorum yurt içerisinde. Ağırlıklı olarak genelde Türk insanının oldukça güler yüzlü ve misafirperver olduklarını söylemekteler kaldıkları süre içerisinde. Ama ülke olarak veya şehir bazında söyledikleri ise oldukça pis ve kirli yaşadığımızı gördükleri izlenimlerinde bana söylüyorlar…
9) Bir seyahat için maksimum ne kadar bütçe ayırıyorsunuz?
Aslınca güzel ve hoş bir soru bu 9. soru benim için. Hani Mandıra Filozofu isimli bir film var yeni çıkan. Orada Mustafa Ali var ya her şeye karşı olan. O film benim yaşantımı anlatıyor aslında. Para olayına kesinlikle karşıyım diyebilirim. Para olayının bir ihtiyaç olduğunu biliyorum ama mümkün oldukça seyahatlere para götürmüyorum. Hayatta insanın parasız da yaşayabildiğine yaptığım seyahatlerimde şahit oldum ve bunu da yaptığım uzun seyahatlerimde başardım diyebilirim. Sadece aklımı kullanıyorum, ama az para ile de kesinlikle seyahat ettiğim oluyor. Minimun az bütçe ile çok seyahatler yapıyorum gerek yurt içi gerekse de yurt dışında…
10) Son olarak yeme-içme işini nasıl yapıyorsunuz? Gittiğiniz yerlerdeki lezzetleri tadıyor musunuz? Ve unutamadığınız tadı damağınızda kalan bir lezzet var mı ?
Yeme içme işlerini ağırlıklı olarak kendim bir şekilde halletmekteyim. Şöyle ki ; ağırlıklı olarak ekonomik besleniyorum lüx lokanta veya restaurantlar yerine semt p azarlarına uğruyorum daha ekonomik oluyor. Çoğu zaman seyahatlerimde lokantalara da uğradığım oluyor arasıra orada karnımı doyuruyorum bu doyurma karşılığında lokantada çalışarak bulaşık temizlik yaparak ödeşmiş oluyorum bu sayede de para kazandığım da oluyor ama ağırlıklı olarak ekonomik ve doğal beslenme en popüler beslenme tercihidir diyebilirim. Unutamadığım damak tadına gelince mesela hepimizin bildiği kelle – paşa yemeği vardır hani koyun kuzu vb helal kesim kurbanlık hayvanlar.Herkes mesela kelle paşanın bir Türk yemeği olduğunu bilir ama işin doğrusu keelle -paşa yemeği bir iran yemeğidir ve özellikle İran ve Ermenistan’da bunu çok güzel yaparlar.Türkiye’de her ne kadar çok bu yemekten yemiş olsamda İran ve Ermenistan’da yediğim kelle paçanın tadını hiç bir yer Türkiye’de veremedi bu güne kadar.Sanırım usta eli başka olsa gerek.
Oldukça hoş bir hayat hikayesi bence. Seyahatler konusunda dolu dolu yaşamak bu işte. Tam benim özleyip de yapmak istediğim ama yapmaya çekindiğim seyahat türü.Seyyah ağabeyimizi tebrik ediyorum.Hayat bu olsa gerek.. Yaşantısına imreniyorum.
Çok enteresan ve oldukça mükemmel bir röportaj olduğunu söyleyebilirim.Özellikle en çok ilgimi çeken bu söyleşide mezarlıkta konaklama olayı ve Seyahatlerde yaşanmış onca olaylarla nasıl hayatta kaldınız tebrik ediyorum.Seyahat tutkusu bu olsa gerek.Seyahatlere benim de ilgim var ama ben bunları yaşar mıyım hiç bilemiyorum. Soner hocam işin hakkını vermişsiniz sonuna kadar.Özellikle seyahat ettiğiniz ülkeler konusunda adımladığınız yüzlerce ve binlerce kilometrelere ayaklarınız iyi dayanmış helal olsun.Çok teşekkür ederim,yeni yol hikayelerinizi takip edeceğim. Ayrıca diğer yazılarınız olan püf noktalar kısmını yazmanız oldukça mükemmel olmuş,Klavyenize bilginize sağlık Soner Bey. Saygılar.
Mükemmel bir hayat hikayesi ve cesaret işi olmuş. Edebiyat öğretmeni olduğum için konunun anlatım ve yazı dilini incelediğim zaman temiz ve akıcı bir dille yazılmış olduğunu gözlemledim. Jollytur-a böylesi özgür ve maceracı seyyah bir gücü dahil ettiği için ayrıca çok teşekkür ederim.Yaşamak isteyip de yaşamaya cesaret edemeyeceğim dolu dolu bir yol hikayesi.Umarım beni de bir gün seyahatlerine dahil eder bu maceraları bende yaşarım. Çok teşekkür ederim böyle bir yazı makalesi için.Kolaylıklar gelsin.Artık web blog sayfanızın takipçisiyim.
Unutulmayacak bir yazı, yaşam stili. Çok ilgi çekici bir röportaj olmuş. Tebrik ederim.