Motosikletin Kraliçesi Asil Özbay ile Söyleşi

3 Farklı Kıtayı Arşınlayan Motosiklet Tutkunu Bir Kadın

Kadınların yapabileceklerinin sınırlarının ne kadar geniş olduğunu tüm dünyaya gösteren Motosikletin Kraliçesi Asil Özbay ile keyif dolu bir söyleşi gerçekleştirdik. Aynı zamanda İstanbul Gedik Üniversitesi’nde başarılı kadın akademisyenlerinden biri olan Özbay, hayatının geri kalanında yol ve yolculuk felsefesini öğrenerek ve çevresindeki insanlara öğreterek yaşamını sürdürmeyi istiyor. “Motosiklet beni hep güzel şeylere götürdü” diyen Özbay ile motosikletli hayatı, gezgin kimliğini, deneyimlerini, kendisini en çok etkileyen yerleri ve bundan sonra görmek istediği coğrafyaları konuştuk.

Rüzgarın ve onun verdiği özgürlüğün en güzel isimlerinden biri oldunuz. Motosikletinizle birlikte dünyaya meydan okuyan bir kadın imajını çok başarılı bir şekilde sürdürüyorsunuz. Motosikletli hayatı nasıl tanımlıyorsunuz?

Motosiklet her şeyden önce tavizsiz bir bireysellik demek benim için. Bu en beslendiğim tarafı. Bunun dışında motosiklet varsa hayatınızda az zamana çok şey sığdırabiliyorsunuz. Tüm bunları yaparken de keyif alıyorsunuz. Bir de felsefi bir tarafı var. Yıllar geçtikçe daha da iyi anlıyorum yolda olma halinin ne kadar değerli olduğunu.

Bildiğimiz kadarıyla aynı zamanda eğitimci bir kişiliğiniz var. Akademisyen aynı zamanda motosiklet tutkunu kimliğiniz nasıl bir disiplin içerisinde yaşamanızı sağlıyor?

Mesleğim gereği kendimi sürekli geliştirmem ve güncel tutmam gerekiyor. Bunun için de hayatın farklı farklı alanları ile temasta olmayı tercih ediyorum. Motosiklet ise inanılmaz şekilde keşif duygumu tetikliyor ve birçok farklılıklara ulaşmamı kolaylaştırıyor. Motosikletin; daha entelektüel olma yolunda kullanılabilen bir araç olduğunu da düşünüyorum.

Motosiklet ile tanışma sürecinizle birlikte hayatınızda dönüm noktası diyebileceğiniz olaylar yaşadınız mı?

Bisiklet hayatımın bir parçasıydı motosiklet de kendiliğinden girdi hayatıma hiç fark ettirmeden. Öylesine ait hissediyorum ki motosiklete, ilk bindiğim andan itibaren. Çok erken yaşlarda hayatımın bir parçası oldu. Belki de bu süreç hayata daha çok şey sığdırmamı sağlamış olabilir diye düşünüyorum.

Günlük hayatında Asil Özbay nasıl biri? Tüm bu temponun dışında neler yapmak sizi dinlendiriyor, ruhunuzu yeniliyor?

Açıkçası çok sosyalleşmekten hoşlanmıyorum. Fazlası ile sakin ve bireysel bir yaşamım var. Birkaç dost fazlası ile yetiyor. Kitaplar da. Fakat tüm bunların aksine iletişim yeteneğim oldukça yüksek. Dinlemekten ve anlamaya çalışmaktan çok da keyif alıyorum, fakat yalnız kalabildiğimde çok huzurluyum. İp üzerinde yürüyorum (slackline). Bir ipim var ve sadece iki ağaç gövdesine ihtiyacım oluyor. Şehirden uzak yeşilliği bol alanlar bulup her fırsatta meditasyon yapıyorum. Dengemi tam kaybedecekken tekrar tekrar kontrolü yakalamak inanılmaz keyif veriyor. Hayalim daha da geliştirmek ve yüksek ipte yürüyebilmek (highline) Belki bir kanyonda.

Gezgin olan kimliğinizi yakın arkadaşınız motosikletiniz ile sürdürüyorsunuz. Bu durumun sizler için getirdiği zorluklar oldu mu?

Motosiklet beni hep güzel şeylere götürdü ya da hep güzel şeyleri getirdi. Pek bir zorluğu yok açıkçası. Yaşamıma kattığı değer çok daha büyük.

Eğer medyada bir söyleme sahip olmak istiyorsanız, bir hikâyenizin olması gerekiyor, inancıyla oluşturduğunuz, rotasına Kız Kulesi’nde başladığınız “1 Kadın,  1 Motosiklet, 10 Ülke” projesinin sizler için ne ifade ettiğini, nasıl bir süreçten geçtiğinizi ve sonunda nasıl hissettiğinizi öğrenebilir miyiz?

Öncelikle kendim için yollardayım. Kendimi ve dünyayı keşfetmek adına. Fakat bu toplum için özgür bir kadın profili de çok değer taşıyor. Devam ettiğim bu yolda iki şey düşünüyorsam biri de topluma nasıl değer katabilirim düşüncesi. Bütün efsanelerde kadınlar, özel bir alan ile sınırlandırılıyor. Rapunzel’in kulesi, Kül Kedisi’nin balkabağına dönüşmeden önce dönmesi gereken evi, Pamuk Prenses’in açmaması gereken o kapısı. Bu masalları dinleyerek, okuyarak büyüyoruz. Sınırlandırılmış bir alana bağımlı kadın imgesi daha çocuk yaşlarımızdan itibaren zihnimizi şekillendirmeye başlıyor. Motosiklet ile çıktığım uzun rotalara, Kız Kulesi’nde başlama sebebim ise; kuledeki kızın özgürleştiğini düşünerek yola çıkma isteğim ve okullarda küçük çocuklara bu hikâyeyi anlatma çabam.

Deneyimlerden bahsettik ki aslında bireye farklı noktalardan dokunabilen en önemli şey yaşadığı deneyimleridir… Geçtiğimiz yıllarda bir Kadın Cezaevinde verdiğiniz satranç eğitiminin de sizler açısından öyle olmalı. Bu deneyim hayata karşı bakış açınızda nasıl bir değişime yol açtı?

Satrancı basitçe anlatmaya çalışayım; temeli varyasyonlardır. Tahtada yaptığın her hamlenin karşılığında cevap olarak şaşmaz bir hamle dizisi vardır. Yaşamda ise buna öngörü diyoruz. Hayatı hep böyle algılardım. Fakat mahkumlardan öğrendiğim şey yaşamda şaşmaz cevaplar yok. Kontrol de bizim dışımızda gelişen bir süreç. İdrak edemeyebileceğimiz durumlar da var zaman zaman bizleri aşan. Aylar geçmişti ve bir süre sonra asıl dersi onlar bana vermeye başladı. Özgürlüğü içimde yeniden inşa etmeye başladım. “Uzaklara bakmayı özlemek” ne demektir orada öğrendim. Yaşamımın en sert deneyimlerinden biriydi. Eskiden bilgiye ve öğrenmeye inanılmaz değer verirdim, fakat artık anlayabilmenin ne kadar kutsal bir şey olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden yaşamı kendisinden dinleyebilmek adına yollarda olmayı tercih ediyorum. 

Hayatın koşturmacasından biraz olsun sıyrılmanın en etkili yollarından biri seyahatler ve geziler. Yoğun programınız arasında kısa kaçamaklara, gezilere fırsat bulabiliyor musunuz?

Hayatımı önceliklerime göre şekillendiriyorum özellikle koşturmacası içinde olmamaya özen gösteriyorum yaşamın. Bu yüzden hali hazırda bahsettiğiniz o kaostan sıyrılmış bir haldeyim.

Klasik tatil anlayışınız nedir? Yol, yolculuk, seyahat sizin için ne ifade ediyor?

Tatil demek ruhun hafiflediğini hissetmek anlamını taşıyor. Sözlüğümde… Bunu ancak farklılıkları deneyimlediğimde ve rutinin dışında bir şeyler yapabildiğimde hissediyorum. Turistlik bölgeler hiçbir zaman ilgimi çekmedi. Bir vitrin gibi yapay geliyor. Gerçeklik ve doğallık ile karışmayı, kültüre ortak olmayı tercih ediyorum çoğu zaman.

Bugüne kadar gördüğünüz coğrafyalar içerisinde sizi en çok etkileyen yer/yerler neresiydi?

Karadağ etkisinde kaldığım ülkelerden biri ne Avrupa’ya dönmüş yüzünü ne de Asya’ya taşıdığı özgünlük ve o gizemli yapısı çok çekici geliyor. Fas ve Moğolistan ise fazlası ile egzotik yerler sanki geçmişe yolculuk gibi. Tekrar tekrar gitmek istediğim yerlerden biri ve üzerinde sohbetler etmekten hoşlandığım coğrafyalar.

Henüz görmediğiniz hangi coğrafyalara seyahat etmek istersiniz?

Güney Amerika, Alaska, Kanada şu sıralar kafamı meşgul eden yerlerden biri. Özellikle şu sıralar Peru ve Brezilya’daki ilkel kabileleri araştırıyorum. Bir kabile yaşamının belgeselini çekebilmek yolculuklarıma dair hayal ettiğim şeylerden biri.

Motosikletin Kraliçesi Asil Özbay son olarak bizlere neler söylemek ister?

Kendimize hediye edebileceğimiz en özel şeylerden biri bence zaman zaman yalnız yolculuklar da yapabilmek. Yalnızken yolda karşılaştığınız insanlar ile temas kurmanız daha kolaylaşıyor ve dünya sürprizler konusunda daha cömert oluyor. En değerlisi de döndüğünüzde başkaları ile paylaşacak daha çok şey biriktirmiş oluyorsunuz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir