Seyahate giderken eski ben’i evde bırakıyorum.
Türk Sufi müziğini etnik enstrümanlar ve elektronik müzikle birleştiren ve dünyanın en ünlü neyzenlerinden olan Arkın Allen, nam-ı diğer Mercan Dede, yakın zamanda farklı ve ses getirecek projelerle karşımızda olacak. Kendi tabiriyle uzunca bir yolculuktan dönmeye hazırlanan ünlü sanatçıyı, yoğun temposu içinde yakalayarak seyahatle ilgili keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Mercan Dede farklı diyarlara ve coğrafyalara yapılan yolculukların, her ne kadar birbirimizden farklı özellikler taşısak da hepimizin aynı yolun yolcuları olduğunu gösterdiğini söylüyor: “Aslında kendimizi tek bir ülkenin vatandaşı değil, gönül ülkesinin vatandaşı olarak göre bir insanız.” Söyleşimizin detayları aşağıda…
Yoğun bir yaz dönemi geçirdiğinizi biliyoruz. Şu anda neler yapıyorsunuz? Hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz?
Öncelikle İstanbul’da bu hafta açılan “Büyülü Çarklar” sergimizi Türkiye’de bırakıp, Kanada’ya dönmüş haldeyiz. Bu yaz katıldığım Burningman Festivali‘nin ateşi ve enerjisi ile buradaki deneyimlerimizi anlatan, benim de aralarında olduğum Kanadalı sinemacı birkaç dostumuzun çektiği görseller eşliğinde 1 saatlik bir DJ set üzerine çalışıyoruz. Bittiğinde dijital platformlarımız üzerinden paylaşacağız. Uzun zamandır elektronik müziği ihmal etmiştik, Burningman bu anlamda güzel bir enerji değişimi yarattı. DJ Arkın Allen uzunca bir yolculuktan geri döndü gibi bir durum.
Önümüzde 1 aylık bir Avustralya turnesi var. Hemen öncesinde, 2018’de açmayı planladığımız yeni sergi hazırlıkları, üzerinde çalıştığımız 3 ayrı kısa film ve belki bize hepsinden daha fazla heyecan veren, bir Mercan Dede dokümanter film üzerinde çalışıyoruz. 7 dakikalık 10 bölümden oluşan ve tamamlandığında DVD, plak, CD olarak çıkartmayı düşündüğümüz, ayrıca her bölümünde yeni bir Mercan Dede parçasının olacağı, oldukça yüklü içeriğe sahip, hayatımın son 20 yılını ve bu süre içinde yaşadıklarımızı anlatan bir film projesi.
Kanada ve Türkiye’de yaşıyorsunuz, dünyanın pek çok noktasında önemli festivallerde performans sergiliyorsunuz. Yol, yolculuk, seyahat etmek sizin için neleri ifade ediyor?
Yol, yolculuk, seyahat hayatımın en önemli üç ana kavramı. Aslında dışarıda yolculuk yok, tüm yolculuklar içe, kalbe doğru. Dışa doğru giden tüm yolculuklar sadece bu gönül yolunu bulmak amacına hizmet ediyor.
Dışarıda, farklı diyarlara, coğrafyalara, ülkelere yapılan yolculuklar ise; aslında ne kadar farklı diller konuşursak konuşalım, özünde insan olarak hepimizin aynı yolun yolcuları, aynı seyahatin insanları olduğumuzu bize öğretiyor. Bu anlamda da aslında kendimizi tek bir ülkenin vatandaşı değil, gönül ülkesinin vatandaşı olarak göre bir insanız.
Hayatın stresinden ve yorgunluğundan biraz olsun sıyrılmanın en etkili yollarından biri seyahatler ve geziler. Yoğun iş programınız arasında kısa da olsa kaçamaklara, gezilere fırsat bulabiliyor musunuz?
Hayatımın büyük bir kısmı yollarda geçtiği için, seyahat kavramını gezi ve kaçamak anlamında düşünmekte zorluk çekiyorum. Ancak yine de Türkiye’de Kapadokya, Avrupa’da Amsterdam, Amerika kıtasında ise New York var. Her birinin bana verdiği farklı ilhamlar, enerjiler var. Bazen turneler ya da özel projeler kapsamında gittiğimiz yerlerde eğer böylesi bir enerji hissediyorsam, elden geldiğince birkaç gün daha çoğunlukla yalnız değil, ama tek başıma kalmaya çalışıyorum.
Seyahat etmek sizin için nelerden kaçış ya da nelerle buluşmanın vesilesi?
Aslında seyahatlerin ana amacı bence insanın yaşamında onu mutsuz eden, hoşnut olmadığı şeylerden kaçıp, kısa bir süre dahi olsa yasama yeni, farklı, ferah, günlük hayatın sıradanlığından, bizi sürekli yoran ve strese sokan “gündem”in banallığından kurtulup, belki hep hayalini kurduğumuz bir yaşamın içindeki “ben”i deneyimlemek.
Seyahat rotalarınızı nasıl belirliyorsunuz? Kültür gezileri mi, deniz/kum/güneş gezilerini mi tercih ediyorsunuz?
Kültür gezisi kavramı bana biraz komik geliyor. Hani sanki bu gezilere giden insan kültür öğreniyor gibi bir duruşu var. Ben kültürlü insanın tüm gezilerinin “kültür gezisi” olduğunu düşünüyorum. Kültürsüz bir insanı ise Louvre Müzesi’nin göbeğine dahi koysan etrafında kültüre ait şeyler var diye kültürlü olmuyor. Büyük ihtimalle halen yüksek sesle telefonla konuşmaya, ay çekirdek kabuklarını yere atmaya devam ediyor.Gerek profesyonel gerekse kişisel amaçlı yaptığım tüm gezilerde bu anlamda kültüre ait her zaman bir alan var. Kum, sahil, deniz için çıkılmış bir yolculuk dahi olsa, oranın özgeçmişini, tarihini, mitolojisini öğrenmek bu bölge ile olan ilişkilerimi çok güçlendiriyor. Ve çıktığımız tatili benim için çok daha heyecan verici kılıyor.
Bir seyahate çıkarken çantanızda/bavulunuzda genelde neler oluyor? Bir yolculuğa çıkarken en çok ihtiyaç duyduğunuz eşyalar hangileri?
Pasaport ve cüzdan ise yarayabiliyor:) Mutlaka başucu kitabı, başucu müziği, kulaklık, not defteri, renkli kurşun kalem ve silgi, içinde İnterneti olmayan sadece yazmak, çizmek, müzik, resim, fotoğraf çekip, bir şekilde bunlardan bir sanat eseri çıkmasına hizmet eden bir kompütür.
En az ihtiyaç duyduğum şey ise kendim. O yüzden özellikle seyahate kendimi evde bırakıp gidiyorum. “Sen sensiz gel” durumu yani. Seyahatler yeni insanlarla tanışmak için çok iyi fırsatlar yaratabiliyor. Eski ben’in yeni insanlarla tanışması imkansız olduğu için, ben onu evde bırakıyorum ki yeni kendimle tanışabileyim. Bu benim gerçekten çok önemli.
Bugüne kadar gittiğiniz destinasyonlar içerisinde sizi en çok etkileyen yer/yerler neresiydi?
Japonya, oldukça etkileyiciydi. Aynı şekilde İtalya bunca zamandır defalarca gitmeme rağmen her seferinde beni etkileyen bir ülke. Ancak sanıyorum, Kapadokya dünyanın hemen hiçbir yerinde olmayan bir ruha sahip. Benim için çok özel bir yer. Sanki bu dünyanın dışında, başka evrende var olduğunu size hissettiren son derece gizemli bir yer.
Jolly Tur ile hangi seyahate çıkmak, görmediğiniz nereyi görmek istersiniz?
Jolly Tur Mercan Dede’yi hangi seyahate çıkarıp, görmediği nereyi göstermek ister? Her işi bilenine sormak lazım:)