Hafta sonu evde pineklemek yerine şöyle güzel meze balık yapayım üstüne de yürüyüş diyorsanız işte size şifreyi veriyorum: Karaburun’da Hanımeli Restaurant…
Avrupa yakasından yaklaşık 50 dakika süren bir araba yolculuğundan sonra Karaburun adı verilen bu sakin ve şirin balıkçı kasabasına geliyorsunuz. Çevreyi gezmeyi sonraya bırakıp direk yemeklere yumulmayı isteyen bizler doğru lokantaya gidiyoruz. Birkaç kez buraya gelip her seferinde memnun kaldığımızdan istediklerimizi sırasıyla söylüyoruz. Garsonumuz her zamanki gibi kibar ve yardımcı. Bugün hava sakin olduğundan dışarıda oturabiliyoruz, ama burası Karadeniz, bazen şehirde hava iyiyken bakıyoruz burada rüzgarlı mecbur içeri oturuyoruz.
Başlangıçlar tek tek masaya konmaya başlanıyor: Lakerda nefis (tadı tuzu yerinde, taze köy ekmeğiyle nefis oluyor), levrek marin (başlarda arkadaşların zoruyla tattığım şimdiyse bayıldığım bir lezzet) çok taze ve sosu harika, zaten maharet sosunda ve köpeoğlu (soslu patlıcan ve yoğurt karışımı bir klasik) o kadar güzeldi ki bir keresinde iki porsiyon söyledik. Salata vasat ısmarlamasanız da olur.
Ara sıcaklara gelince; ahtapot bacağı gramla söyleniyor, biz biraz abartmışız galiba :) Önümüze kocaman bir şey geliyor. Nasıl biter derken yağı, tuzu, yumuşaklığı, terbiyesi o kadar iyi ki dakikasında silip süpürüyoruz. Izgara kalamar da gayet başarılı. Kayış gibi değil. Tarator sosuna banıp banıp yedik bitirdik.
Ana yemek olarak birkaç kez kalkan tava aldık. Hiç yağ çekmemişti ve eti lop loptu. Garsonumuzun tüm ısrarlarına rağmen buranın spesiyali olan kuyuda kalkanı almadık, serde klasikçilik var. Bir sonraki gidiş için sıraya yazdık tabi. Yan masaya gelen kuyuda kalkanı da resmetmekten geri kalmadık. Yalnız pişimi uzun sürdüğünden baştan arayıp haber vermenizde fayda var. Benden söylemesi…
Bir başka gidişimizde ise sinarit ızgara aldık. Onu da kurutmadan, her tarafı eşit şekilde pişmiş olarak servis ettiler. Çok çok başarılıydı.
“Hala doymadınız mı, tatlı da mı yiyeceksiniz” diye sormayın. Tabi ki yiyeceğiz. Buranın dondurmalı ilmik helvası müthiş. İrmiği çok güzel kavuruyorlar, birbirine yapışmıyor, kaşıkladıkça içinden akan vanilyalı dondurma şelalesi ise helvayla çok uyumlu. Masaya nasıl geliyor, nasıl bitiyor anlamıyorum bile.
Eeee bu kadar yemekten sonra biraz dolanmak şart oldu. Lokantanın hemen önünde küçük bir marina var sadece resimlik. Sağ tarafında ise kumluk, kilometrelerce giden plaj var. Yürü babam yürü, yürü babam yürü bitmiyor. Ayakkabıları çıkarıp, enerjimizi de kumda toprakladıktan sonra arabamıza dönüp gerisin geri o hengameye, yani şehre doğru yollanıyoruz.
Not: Denize girmek isteyenlerin burasının Karadeniz olduğunu unutmamasını ve kenarlarda bulunan uyarıları mutlaka okumasını tavsiye ederim.
Mekan: 3.5
Hizmet: 4
Lezzet: 4.5
Sağlıcakla,