Yeryüzündeki 38 yıllık yolculuğumdan sonra bir dönemeçte sana rastlıyorum ve bu geç gelen hiç beklemediğim karşılaşma sonrasında ne yapacağımı bilmez şaşırıp kalıyorum. İçimde fırtınalar kopamıyor, bağıramıyorum, çılgınlıklar atamıyorum bu yüzden. Sadece diz çökmüş oturuyorum ve karşımda duran ayaklarınızı okşuyorum.
Bütün bu başımdan geçenlerde iyilik meleğim Milena’nın hep yanıbaşımda olduğunu biliyorum. Hep böyle yanımda ol ne olur? diyordu Kafka, Milena’ya Mektuplarında.
Ve 38 yıllık yolculuğumda şu ana kadar yaptığım en iyi yolculuktu Prag. 38. yaşımın bana getirdiği bütün güzellikler gibi. Geç kaldığım, ama iyi ki farkına vardığım sevgiliyi tanımak gibi. Kollarında huzuru bulmak, tüm kelimelerin ötesinde, tüm zamanların üzerinde buluşmak gibi. Gerçek yaşamdan çalıp masal diyarına geçmek gibi. 4 gün boyunca adım adım gezdim tüm sokaklarını. Sokak çalgıcılarının melodileriyle dans ettim kimi zaman, sonbahar yaprakları süzüldü üzerime, sonbaharın her tonunu seyrettim Petrin Tepesinde. Bir hafta sonu yeter Prag için dediler. 4 gün yetmedi bana. Prag’dan geçmedim ben, Prag’ı yaşadım. Yine gider misin deseler yine giderim. Yine yürürüm aynı yolları adım adım. Aynı hazla.
Prag’a nasıl gidilir, Prag’da gezilecek yerler, Prag’da hava durumu nasıldır, Prag’a hangi mevsimde gidilir , Prag’da neler yenir? Sizler için küçük bir Prag seyahat rehberi oluşturacağım. Tek yazıya yetmeyecektir. Ama ilk yazımda öncelikle Prag da gezilecek yerleri sizlere anlatacağım.
Çek Cumhuriyeti’nin başkenti olan Prag, Vlatava Nehri‘nin kıyısında kurulmuş, tam anlamıyla masalsı bir şehir. 2. Dünya Savaşı’nda da neredeyse hiç zarar görmediği için buram buram tarih dolu. Guinnes Rekorlar Kitabı’na göre dünyanın en büyük antik kalesi olan Prag Kalesi ise yüksek bir tepenin üzerine kurulu olduğu için hemen hemen baktığınız her açıdan sizi büyüleyen bir manzaraya sahip.
Pegasus Havayolları’nın İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı, Türk Hava Yolları’nın ise İstanbul Atatürk Havalimanından Prag Vaclav Havel Havalanına her gün direk uçuşları mevcut.
Bana göre bir şehri yaşamanın ve tanımanın en güzel yolu o şehirde toplu taşım araçlarını kullanmak. Bu sebeple biz havaalanından şehir merkezine ulaşım için otobüs ve metroyu tercih ettik. Havalimanından 32 krona ve 90 dk. kullanımlık bilet alıp 119 numaralı otobüs ile metro ağına kolayca ulaşabilirsiniz. 119 numaralı otobüsün son durağı aynı zamanda A Metro istasyonu girişi. Aynı bileti metroda da kullanıyorsunuz ancak bir şart var biletinizi otobüse biner binmez otobüste bulunan makinalara okutmanız gerekiyor. Böylece biletinizin üzerine tarih, zaman ve bindiğiniz durak kaydediliyor. Zaman zaman kontroller yapılabiliyormuş ve biletiniz onaylatılmamışsa 1000 çek kronu cezası varmış. Şehirde A, B ve C olmak üzere 3 metro istasyonu var. Buradan belli duraklarda B ve C istasyonlarına da ulaşabilirsiniz. Bu arada 1 TL 10 Çek Koronu ve 1 EURO 27 Çek Kronu yapıyor. Şehirde EURO kullanamıyorsunuz bu yüzden her yerde Change ofisler var, ancak kur inanılmaz değişken. Alış ve satışlar arasında uçurum var. Üstelik sıfır komisyon yazmalarına rağmen komisyon alıyorlar. Benim tavsiyem, havaalanında şehir merkezine ulaşana kadar size yetecek miktarda para bozdurmanız. Ve şehir merkezinde paranızı bozdururken dikkatli davranmanız. Biz kaldığımız apartmanın resepsiyonundaki görevlinin tavsiye ettiği yerden bozdurduk ve gerçekten de paramızın tam karşılığını aldık.
7 yaşındaki kızımız ile seyahat edeceğimiz için apartmanda kalmayı tercih ettik. Ve gerçekten de doğru bir kararmış. Dairemiz Old Town Meydanında Tyn Kilisesinin hemen yanında tarihi bir binanın 3. katında idi. Sanki o şehire aitmişiz gibi geçirdik günlerimizi Çek komşularımız ile. Apartman kapısının ise içerden bile anahtarla açılması epey dikkatimi çekti ve apartmanın tarihi olmasının yanı sıra dairede odalar İKEA’dan zevkle döşenmişti. 3 büyük yatak odası, harika bir ısıtma sistemi ve her türlü elektronik eşya mevcuttu. Böylelikle uyanır uyanmaz evimdeymiş gibi kahvemi içebildim ve evimdeymiş gibi kahvaltılar hazırladım. Evde modem olduğu için Wi-Fi da mükemmeldi.
Prag semtlere değil 20 bölgeye ayrılmış bir şehir olduğu için eğer Old Town Meydanı ve bir çok tarihi bölgeye yakın olmak istiyorsanız otelinizi ayarlarken Prag 1 – 4 arasını ama özellikle de Prag 1 ‘i tercih etmenizi öneririm. Biz Prag 1 , Old Town Meydanında olduğumuz için şehri yürüyerek gezebildik. Ama meşhur 22 no’lu tramvaya da bindik. Ondan Petrin Tepesi ile ilgili yazımda bahsedeceğim.
Peki Prag’da gezilecek, görülecek yerler nerelerdir ?
Tyn Klisesi
Old Town Meydanı‘nda bulunan kilise 1385 yılında, Kral IV.Charles (Karl) tarafından yaptırılmış gotik mimarinin en güzel örneklerinden biridir. 80 m yüksekliğindeki kulelerini seyrederken kendinizi bir masalın içinde hissediyorsunuz. Hem gece hem de gündüz görüntüsü kesinlikle görülmeye değer.
Astronomik Saat
Old Town meydanında bulunan ve Prag’ın en önemli sembollerinden biri olan Astronomik saat her saat başı yoğun bir kalabalığa ev sahipliği yapıyor. Çünkü her saat başı 1 dk süren animasyonlar oluyor. Biz 3 kez denk geldik.
Charles Köprüsü
Köprüler ve kuleler şehri olan Prag’da Vlatava Nehri üzerinde kurulu, şehri birleştiren tarihi köprüden geçerken muhteşem manzaralara ve köprü üzerindeki her biri farklı anlam ifade eden heykellere hayran olmamak mümkün değil. Üstelik köprü üzerindeki çalgıcılar da çok eğlenceli.
Prag Kalesi
Charles Köprüsünden, Eski kent meydanından, Petrin tepesinden, Ulusal müzeden, uzağından yanından, yakınından her nereden bakarsanız sizi büyüleyen, muhteşem bir yapı. Özellikle 3. avludaki St.Vitus Katedrali ve üzerindeki canavar şeklindeki heykelcikler görülmeye değer.
Bir de kalede sabah 5 ile akşam 11‘e kadar nöbet değişimi töreni yapılmakta. Biz tam çıkarken denk geldik. Yeni başlıyordu. Melikoş Hanımın pek dikkatini çekti. Saat başlarına denk getirirseniz izlemenizi öneririm.
Ve Kafka’nın İzini Süreceğiniz Adresler
Kafka’nın doğduğu ev Old Town Meydanında, U Radnice 5‘de St.Nicolas Kilisesi’nin hemen yanındadır. Binanın duvarında FRANZ KAFKA 3 TEMMUZ 1883‘de BURADA DOĞDU yazan bir tabela var. Ve Bina şu anda Kafka Cafe adında şirin mi şirin bir cafeye dönüştürülmüş. Erken saatlerde geçerseniz bir fincan kahve, öğleden sonra ise biranızı keyifle yudumlayabilirsiniz.
Kafka heykeli ise Parizska Caddesinden hemen ilk sağa dönüp ilerleyince karşınıza çıkıyor. Bu arada Parizska Caddesi, keyifle gezeceğiniz, dünyanın en ünlü butiklerinin bulunduğu çok nezih bir cadde.
Kafka Müzesi ise Charles Köprüsü’nün hemen sağındaki sokaktan ilerleyince müzenin bahçesinde iki enteresan heykelcik Melikoş hanıma pek değişik geldi. Bütün gün söylenip durmuştu ne arıyoruz biz Kafka’da? ne buldun sanki sen bu adamda? Ne yapmış bu adam sabahtır bizi dolaştırıyorsun yok doğduğu ev, yok heykeli yok müzesi diye söylenirken neyse ki heykelcikler pek hoşuna gitti. Bu arada mutlaka dünyanın en dar sokağından geçip, nehir kıyısına inin. Sokağın başında ve sonunda trafik ışığı mevcut. Basıyorsunuz ve size yeşil yanmasını bekliyorsunuz. Çünkü yalnızca bir kişi yürüyebiliyor.
Wenceslas Meydanı
Wenceslas Bulvarı, her iki tarafı da alış-veriş merkezleri, oteller, gazinolar ,Yves Rocher, Mango, Zara, H&M, Adidas gibi mağazaların bulunduğu her daim işlek ve rengarenk bir caddedir. Bulvarın üst bölümünde Aziz Wenceslas’ın at üzerinde heykeli ve bulvarın sonunda ise Ulusal Müze bulunmaktadır. Alış-veriş ile ilgili de şunu söyleyebilirim fiyatlar, Yves Rocher, Mango, Zara gibi bilinen tüm mağazalarda Çek Koronu’nu TL ‘ye çevirdiğinizde hemen hemen aynı. Taşıdığınıza kesinlikle değmez.
Bir de Municipal House (Belediye Binası) ve Powder Tower mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Ayrıca bu görkemli yapıların yanı sıra modern mimarinin örneklerini de göreceksiniz Prag’da. Bunun en ilginç örneği de Dans Eden Ev.
Daha yazacak anlatacak çok şey var, çok resim var Prag ile ilgili. Onları da, Petrin Tepesi ve Prag’da sonbahar, Prag’da sokak lezzetleri ve şirin cafeleri yazılarında toplayacağım. Orta Avrupa turlarıyla ilgili bilgileri buradan alabilirsiniz.
İsmet cim çok güzel bir anlatım olmuş. Devamını da bekliyorum. Kutlarım canım. ?????