25’den fazla ülkede 100’den fazla şehir gezmiş olsam da benim için Anadolu’nun yeri ayrıdır. Yurdum insanı misafirperverdir, sofrasını açar, elinde ne var ne yoksa paylaşır hele bir de kadın fotoğrafçı ya da gezgin iseniz.
İtalyan gelin Pippa ve Amerikalı kadın gazeteci Sierra’nın başına gelenler hepimizi derinden üzmüş, bu olaylar yüzünden Türkiye’de tek başına gezme durumu bir çok kadın seyyahı düşündürmüştü. Bugün bile değil tek kadının bir başına gezmesi, iki kadının beraber gezmesi bile kimilerince riskli görülebilir. Bu olaylar elbette ürkütücü, ancak genel olarak Türkiye’de tek başına gezmek o kadar da güvensiz değil. Peki, hem çekinip hem de neden düşeriz yollara?
Gezi, seyahat denilince insanlar öncelikle kaç ülke gördüğümü, en güzelinin hangisi olduğunu, hangi ülkede kalmak istediğimi soruyorlar. Oysaki Türkiye’de görülmeye değer o kadar çok yer var ki, uzaklara gidemeyenler gezmeye buralardan başlayabilirler. Fransa’nın lavanta tarlaları ile yarışacak kadar güzel lavanta tarlalarımız, Elhamra Sarayı ile mukayese edilebilecek kadar derin motiflere sahip Divriği Ulucamimiz, Toscana’nın zeytin bahçeleri ve üzüm bağları kadar keyifli köylerimiz var Ege’de.
Yollar benim için yeni keşiflerdir. Yaşam; yeni bilgiler, yeni deneyimler, yeni kültürler öğrenmekle anlam kazanır. Yolun nereye gittiği değil nereye götürdüğü önemlidir. Tamamen plansız, hesapsız, öylesine çıkılmış yollar gibisi yoktur.
- Elazığ’da kadınlarla bağ bozup sonra da hep beraber yediğimiz bulgur pilavının tadını,
- Urfa’nın daracık sokaklarında gezerken aralanmış kapıların sonuna kadar açılıp içeriye davet edilmelerimi, hatta “kadın başınla ne işin var otelde, gel bizde kal” diyen teyzenin beni ikna etme gayretini,
- Pertekli kadınların “taa buralara iki eksik etek mi geldiniz, ergişileriniz yok mu” diye şaşkınlıkla bakışlarını,
- Buldan’da dokumahanelerin arasında kalmış eski ve yoksul bir evde bizim için pişirilmiş köpüklü kahveyi,
- Çomakdağ’ dan inerken rast geldiğimiz düğün evinde davul zurna eşliğindeki halayımızı,
- Kars’ın Boğatepe Köyü’nde hava -25 derece iken davet edildiğim köy evindeki sobanın sıcaklığını,
- Kuyucaklı teyzenin, dört nala sürdüğü at arabası ile lavanta tarlalarına gidişimizi
nasıl unutabilirim ki…
Kadın gezginler artık dünyanın dört bir yanında, kimi yürüyerek kimi pedal çevirerek, kimi tek başına kimisi ise yol arkadaşı ile… Şartlar ne olursa olsun, kadınlar üstesinden gelir yeter ki aklına düşmeye görsün bir rota
Bloğunuzda yazdığınız seyahat anılarınızı zevkle takip ediyoruz ve buradaki paylaşımınız da çok etkileyici bir anlatımla kaleme alınmış. Yolunuz her zaman açık olsun, birlikte de seyahat etmek dileğimizle… Sevgiler …
Harika bir yazı olmuş. Ellerine sağlık. Yurdumun güzel insanı bundan daha güzel anlatılamazdı..