İlker Ayrık ile Tatil Üzerine Söyleşi

İşim enerjik olmayı gerektiriyor

Geniş Aile’deki Mürsel karakterinin ardından Ben Bilmem Eşim Bilir yarışmasıyla tüm Türkiye’nin kalbini çalan, bitmek bilmeyen enerjisiyle bizleri günlük kaygılarımızdan, sorunlarımızdan uzaklaştırmayı başaran isimlerden biri olan İlker Ayrık ile buluştuk. Maşallah diyerek, bizleri kendine hayran bırakan enerjisinin kaynağını sorduk. Ardından İlker Ayrık ile son dönem projeleri, hangi olayların ve kişilerin hayatını farklılaştırdığı, ailesi ve tatil rotaları üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik…

Dizi filmler, oyunculuk, sunuculuk, müzikal, reklamlar, son olarak da yönetmenlik… Türk izleyicisinin son zamanlarda birçok alanda karşısına çıkan ve kendilerini günlük kaygılarından, sorunlarından uzaklaştırmayı başaran isimlerden birisiniz. Siz kendinizi ve başarınızı nasıl tanımlıyorsunuz?

Öncelikle kendimi ‘çalışkan bir oyuncu’ olarak tanımlıyorum. Bu saydığımız alanların hepsinde birden var olmak için, zaten çok çalışmak gerekiyor. Çok çalışkan olmakla beraber iyi mesai arkadaşlarım olduğunu düşünüyorum. Çalışkan bir oyuncuyum. Ha başarıyı neye bağlıyorsun diye soracak olursanız; başarımı iyi bir ekiple çalışıyor olmaya bağlıyorum; tiyatro geleneğinden geldiğim için de ekibin önemini çok iyi biliyorum.

Sormadan edemeyeceğiz… Öncelikle maşallah diyelim. Bu kadar enerjik olmayı nasıl başarabiliyorsunuz?

İşim enerjik olmayı gerektiriyor. Enerjimi ekonomik kullanıyorum. Ve etrafımdaki insanlardan enerji alıyorum. Güzel insanlar bana enerji veriyor. Güzel derken, insanın kalbinin güzelliği, ruhunun güzelliği her zaman yüzüne vuruyor. Bu da bana çok enerji veriyor.

Meslek hayatınızda dönüm noktalarınız var mı? Hangi olaylar, kişiler veya çalışmalar hayatınızı farklılaştırdı?

Mesleki hayatımdaki dönüm noktası; tabii ki Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ni kazandığım gündür. Hayatımda görmeyi hayal dahi edemeyeceğim insanlar, dersime hocam olarak geldi ve onlardan çok şey öğrendim. Feyz aldım. Klişe tabiriyle; okulda bana balık vermediler, tutmayı öğrettiler. Okulu kazanmış olmam, her şeyin başlangıcıdır aslında. Hala okulda edindiğim bilgi, tecrübe, disiplin ve çalışma ahlakını sırtımda ve omuzlarımda taşıyorum. Aynı biçimde çalışmaya devam ediyorum.

Kariyerinizde hedeflediğiniz noktaya vardınız mı?

Hayır varmadım, vardığım söylenemez. Henüz oynanacak çok rol ve çok film var ve tabii ki kurulacak tiyatro… Kendi tiyatromu kurmak, kendi tiyatro salonumu inşa etmek ve orada ölene kadar oyunlarımı oynamak istiyorum. Kariyerimin zirvesi bu tür bir şey olsa gerek. Aslında bunun da ötesinde “iyi bir insan olarak ölmek” diyebilirim. Televizyona baktığımızda zaten iyi bir kariyer yaptığımı hissediyorum. Yürüdüğümde karşılaştığım her insanın ‘sen evimizin oğlusun, sen bize hiç yabancı gelmiyorsun’ demesi bence kariyerimin zirvesidir. Televizyon kariyeri bakımından her eve girebiliyor olmak ve o ailelerin beni bir parçaları olarak kabul etmelerinden daha yüksek bir mertebe olduğunu düşünmüyorum.

FOX’ta yayınlanan “10 Numara 5 Yıldız” programınız oldukça ilgili görüyor. Nasıl görüyorsunuz programın gidişatını?

Benim için çok önemli ve özel bir iş. Mesai arkadaşlarımla beraber bir çocuk programı hazırlamak istiyorduk zaten. Onun heyecanı var. Yeni bir iş, yeni bir deneyim, yeni bir dünya. Çocuk kafası çok farklı, o kafaya ulaşmaya çalışıyorum. Onlarla birlikte olmak insanı hem yoruyor hem dinlendiriyor ve mutlu ediyor, umarım çok daha güzel olacak.

İlker Ayrık son dönemlerde başka neler yapıyor? Hangi projeler üzerinde çalışıyor?

Sinemadan tiyatroya kadar birçok proje var. Mesela bir sinema filmi üzerinde çalışıyoruz ve çok yakın zamanda bunu çekmek ve oynamak istiyorum. Tiyatro; Müjdat Gezen Tiyatrosu’nda önümüzdeki sene iki tane müzikalde oynayacağım ve Pervasız Tiyatro’da kendi oyunlarımızı oynayacağız. Televizyonla ilgili de birçok proje masa üzerinde. Şu anda 10 Numara 5 Yıldız’a odaklanmış durumdayız, hemen ardından da yeni TV projeleriyle devam edeceğiz.

Günlük hayatında İlker Ayrık nasıl biri? Tüm bu temponun dışında neler yapmak sizi dinlendiriyor, ruhunuzu yeniliyor?

Son dönemde çalışmaktan başka yaptığım pek bir şey yok. Bu temponun dışında motosiklet kullanmak, motosiklette zaman geçirmek ve yol almak beni dinlendiriyor. Motosiklette kendimi dinliyorum ya da hiç bir şey dinlemiyorum. Telefon yok, konuşmak yok, bakışmak yok. Sadece yola odaklanmak var, rüzgarın sesi ve kendim. Bu beni çok dinlendiriyor.

Bildiğimiz kadarıyla iki oğlunuz var. Oğullarınızdan önceki ve sonrasındaki sizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Çocuklarım olmadan önce daha hesapsız, daha hesap vermeyen bir halim vardı. Fakat çocuklar doğduktan sonra, her an beni izliyorlarmış ve yaptığım her işi akılları ermeye başladıktan sonra hesabını soracaklarmış gibi bir algım oldu. Yaptığım ya da yapmadığım her şeyin hesabını onlara vermek zorundaymışım gibi hissediyorum. Dolayısıyla da çocuklardan sonra, birçok projede hatta her şeyde ‘bundan 15 sene sonra bana bunun hesabını sorarsa ona ne derim’ üzerine bir algım gelişti. Çoğaldım, ailemle çoğaldım, kalabalık olmak çok güzel, çocuklarımın olması çok güzel. Allah herkese nasip etsin.

Hayatın koşturmacasından biraz olsun sıyrılmanın en etkili yollarından biri seyahatler ve geziler. Yoğun programınız arasında kısa kaçamaklara, gezilere fırsat bulabiliyor musunuz?

Az önce de bahsettiğim gibi; zaten motosikletle yol almak beni çok dinlendiriyor. Şimdi yaz ve ailemin yanına gidip geliyorum; onlar Ayvalık tarafındalar, iki günlüğüne, motosikletle gidip motosikletle geliyorum. Bunlar benim için kısa kaçamaklar, daha çok yapmak istiyorum, daha çok gezmek istiyorum.

Klasik tatil anlayışınız nedir? Yol, yolculuk, seyahat sizin için ne ifade ediyor?

İstanbul’u arkamda bıraktığım her kilometre benim için tatil sınıfına giriyor. İstanbul’un dışı tatil, içi çalışmak benim için. Yol yapmayı ve kara yolunu çok seviyorum, değişik yerler görmek çok eğlenceli; ama vardığım yerler değil geçtiğim yollar beni daha çok ilgilendiriyor ve daha çok dinlendiriyor daha çok heyecanlandırıyor.

Bugüne kadar gördüğünüz coğrafyalar içerisinde sizi en çok etkileyen yer/yerler neresiydi?

Kaş’ı çok severim, ne zaman gitsem çok dinleniyorum. İkinci memleketim gibi. Akyaka’yı çok sevmiştim. Zaten doğma büyüme Balıkesirliyim. Bütün Ege’yi çok severim. Ayvalık’ı, Edremit Körfez bölgesini çok severim. Yurt dışında da coğrafya olarak; Amsterdam ve Prag’ı çok sevdim.

Henüz görmediğiniz hangi coğrafyalara seyahat etmek istersiniz?

Orta Asya’ya gitmek istiyorum, Moğolistan’a vs. Bir de Güney Amerika. Hatta planlarım arasında, bu coğrafyalara motosikletle gitmek var. Türkiye’den çıkıp Azerbaycan ya da İran üzerinden Kuzey’e gitmek ve sırasıyla; Moğolistan, Rusya, Çin ve oradan Alaska. Sonra New York. Yani Doğu Amerika’ya ve oradan da feribota binip Batı Avrupa’ya gitmek, ardından Türkiye… Gibi… Dünya çevresinde bir tur… Ewan McGregor gibi… Neden olmasın?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir