Hafta Sonu Kaçamağı İçin Lezzet Önerisi

“Havalar böyle parçalı bulutlu gidiyor oh ne rahatız” diye sevinmeyin, İstanbul ‘un havası delidir. Bir anda sıcak bastırır hepimiz nerede serinlesek, ne yapsak diye kaçacak delik ararız. İşte bu sıcak günler için harika bir önerim var.

Sabahtan arabaya atlıyorsunuz yaklaşık 40 dakikalık bir yolculuktan sonra (yolun sonları orman havasını içine çekeceğiniz keyifli bir yolculuk) Karadeniz’e bakan, koyun tek hakimi bu mekâna geliyorsunuz.

187185

Havlunuzu, şapkanızı, güneş yağınızı, kitabınızı, gazetenizi koyduğunuz çantanızla kuma mı yerleşsem, çimene mi diye bakıyorsunuz. Biz yeşil aşığı olarak çimen bölgesini tercih edip oraya yerleşiyoruz.

Keyifle etrafı (malum hafta sonu ortam kalabalık tabii) seyredip Karadeniz’in tatlı rüzgârı sayesinde bunalmıyorsunuz. Biraz kitap okuduktan sonra denize büyük bir cesaretle ilerliyorsunuz. Deniz temiz, isterseniz hemen orada, isterseniz denizin ortasına yaptıkları sala gidip serinleyebilirsiniz (denizdeki sala halat sistemiyle kurdukları düzenekle gidip gelebilirsiniz). Biz sala gidip oradan denize girmeyi tercih ediyoruz.

uzunya-beach-plaj-kilyos%20(1)[1]uzunya01[2]

Bütün bu deniz, sal, kurulanma, kuş seslerini dinleme, etrafa tekrar göz atma fasıllarından sonra kurt gibi acıkacağınız için balık restoranına doğru koşar adım gidiyorsunuz. Valla biz öyle yaptık. :)

Deniz kenarında püfür püfür bir masaya yerleştikten sonra masanızı istediğiniz meze ve balıkla donatabilirsiniz. Biz önce yoğurtlu patlıcan, (yoğurdu köy yoğurduydu ve tadı enfesti) arkasından levrek marin (sosunun kıvamı çok iyiydi), salata (idare eder) ve lakerda (alıştığım tarzda değil de turşu olarak geldi ama fena değildi) aldık. Ara sıcak olarak güveçte ahtapot (tazeliği ve tadı iyiydi) ısmarladık. Ana yemek olarak ise deniz levreği (tam kıvamında pişmiş ve lezzetliydi) söyledik. Üstüne de mevsim meyveleri, çay ve Türk kahvesi aldık. Çok beğendik.

180181

182anette 066

Çok ilgili olan garsonlardan öğrendiğimiz kadarıyla açık büfe kahvaltısı da çok meşhurmuş. Ayrıca vakit bulup hafta arası gelebilirsek ortalık daha sakin olurmuş. Kışları da (iç mekânları da oldukça büyük ve güzel) şömine başı sohbete ve yemeğe çok insan geliyormuş.

184183

Bu güzel yemekten sonra çimlerdeki yerinize dönüp kitabınıza, gazetenize dalabilirsiniz. Veya isterseniz çevrede küçük bir yürüyüşe çıkabilirsiniz. Eee artık ben size daha ne yapayım. Gelin görün, güneşlenin, yiyin, eğlenin, hayatın tadını çıkarın…

 

Mekan: 4.5

Hizmet: 3.5

Lezzet: 4.0

 

Sağlıcakla,

 

blank

Anette’in rengarenk blog’una bayıldık. İnsana bir yandan yaşama sevinci aşılarken bir yandanda kültürel birikimini arttırıyor. Ayrıca blog’un sahibesi Anette içindeki yaşama sevinci, doğa ve hayvan tutkusu sayesinde takipçilerini eğlendirerek bilgilendirmeyi başarıyor. Anette’in ‘Zamazingo’sunu takip etmenizi şiddetle tavsiye ediyoruz. Anette’i tanıdığınıza pişman olmayacaksınız. madamemag.com/tr benim için bunu demiş... Anette Inselberg: Doktorayı bitirdim, dokuz-altı ofislerde çalışmaktan daraldım, kendi içimde bir arayışa yönelmeye karar verdim ve '' ben en iyisi gezeyim'' dedim. Böylece gezginliğim başladı. Plansız, programsız ve tecrübesiz. Önce Karadeniz’e, arkasından Ege’ye gittim. Datça’da bir çiftlikte uzun süre vakit geçirdim. Ektim, biçtim doğayı dinledim. Bir süre Akdeniz’de dolandım. At çiftliklerinde kaldım, tarihi kentleri dolaştım… Sonra ruhumun daha da içine girmeye karar verdim ve yurtdışı gezilerine de başladım. Küba’ya gittim önce. Arkası geldi kendiliğinden. Çok insan tanıdım, çok hikaye dinledim. Kendimi gördüm onlarda ve hikayelerinde. Herkesten bir parça aldım. Herkese kendimden bir parça bıraktım… Sonra bir gün baktım içimden yazmak geliyor ''ne duruyorum ''dedim. Bloğum “Zamazingo’yu” (http://anetteinselberg.com) açtım. Çocukken arayıp da bulamadığım şeyleri hep öyle arardı. Şu zamazingo nerede diye. Eee dedim bloğumun adı “Zamazingo” olsun. Böylece çocukluğumun da elinden tutmuş gibi hissetim. Önce sadece gezi bloğu olsun dedim. Yetmedi. İnsanlara umut vermek, insanları mutlu etmek, bana dokunan sözleri herkesle paylaşmak istiyorum dedim. Karikatürden geziye, özlü sözlerden müziğe uzanan bir içerik yelpazesine sahip oldum… Güldürürken düşündüren blog “Zamazingo” büyük bir adım oldu benim için. Bu vesileyle birçok insanla tanıştım. Birçok değerli dostluk kurma fırsatına eriştim. Fakat baktım yine duramıyorum. Kısa yazılar yazmaya başladım. Onları da önce bloğumda arkasından gezi dergisi Olympos’ta (www.olympos.com.tr) ve Sırtçamtam’da (www.sirtcantam.com) , arkasından Foto Gezginde (fotogezgin.com) sonrasın da Haberdesin internet gazetesinde (haberdesin.com), gezmelerde sitesinde (www.gezmelerde.com) ve son olarak ta Jolly Tur Blogger Kulübünde (blog.jollytur.com) adresinde paylaşmaya başladım… Yoluma çıkan herkesle bir sevdayı büyütmeye başladım. Bu öyle bir sevda oldu ki giderek büyüdü. Umarım büyümeye de devam eder… Bundan sonra ne mi var? Kim bilebilir ki… Niyetimde hikaye kitabı yazmak var. Damla damla oluşuyor hikaye kitabı içimde. Beraber nefes alıyoruz onunla ve sizlerle. Hep beraber yazıyoruz bu kitabı… Umarım gelecek hepimize güzellikler getirir. Sevgiyle kalın… Anette İnselberg

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir