Ege’nin Saklı Köyleri Turunda Gizli Hazine Birgi

Yıllar önce İzmir-Tire-Birgi güzergahında kısa bir gezi yapmıştım ve Birgi’ye geldiğimde ‘işte bundan sonra yaşamak istediğim yer!’ demiştim. Yıllar geçti, Birgi aklımdan hiç çıkmadı. 2 hafta önce Jolly Tur’un daveti ile ‘Ege’nin Saklı Köyleri Turu’ adını verdikleri harika bir yolculuğa çıktık ve yollar beni yine Birgi’ye götürdü.

Yıllar geçmiş ama Birgi sevindirici bir şekilde bozulmamıştı. Hatta evlerin onarımlarına daha da önem verilmiş ve dolayısıyla daha derli toplu, daha temiz bir Birgi çıktı karşıma. Tabi benim gibi Birgi aşıklarının buraya gelmesiyle, artık popüler ve pahalı bir köy olmasını saymazsak…

Yıllar önce gittiğimde, Birgi dediğimde herkes, ‘neresi orası?’ derken, bugün artık eski güzelliğini kaybeden Şirince’nin yerini alacak bir turizm bölgesi olarak herkesin dilinde.

Birgi

Yeniden popüler olmaya başlasa da, Birgi’nin esas şaşaalı dönemi Aydınoğlu beyliği döneminde. İlhanlıların Anadolu beyliklerine saldırılarının başlamasıyla Türk boyları batıya göç ediyorlar ve Aydınoğlu Beyliği, Birgi’ye yerleşip burayı başkent yapıyor. Tüm tarihi yapı Aydınoğlu beyliği dönemimde şekilleniyor ve İzmir ve Tire’den daha önemli ve daha zengin bir şehir oluyor. 1426 yılında Osmanlı hakimiyetine geçtiğinde ise, başkent olmasa da Osmanlı tarihi dokuyu korumaya özen gösteriyor. Birgi’nin bu kadar önemli olmasının iki nedeni var. Biri dünyanın en kaliteli inciri yetiştiğinden zengin bir ticaret merkezi oluyor. Ama daha önemlisi Aydınoğlu Bey’i Mehmet Bey’in davetiyle dönemin en önemli aydın ve ulemaları Birgi’ye yerleşiyor. Özellikle İmam-i Birgivi, dindeki tüm hurafeleri reddetmesiyle, doğruculuğu ve açık sözlülüğüyle tanınıyor. 15. Yüzyılda yaşamış ve 18 adet tasavvuf eseri bulunan İmam-i Birgivi, kendisine mezar dahi istemese de bugün türbesi var. Ancak girişte para alınmasına köylüler tepkili.

Birgi Irmağı’nın iki yanına yerleşmiş Birgi’ye, İzmir’den araçla 1 saatte varılabilir. Dolaşmaya en yukarıdan, 1325’te yine Mehmet Bey tarafından yaptırılan Anadolu’nun ilk camisi Ulu Cami’den başlanmalıdır. Duvarları kesme taşlarla örülü, kare planlı, sekiz sütunlu caminin imamı adeta bir rehber gibi tüm detayları ile caminin geçmişini ve içerideki detayları size tek tek anlatır. Astrolojinin o dönemde nasıl bu kadar bilinip, üstelik de cami duvarlarına nakşedildiğini öğrenince şaşkınlığımızı gizleyemedik. Güneş sisteminin nasıl ince ince, üstelik hiçbir yapıştırıcı ya da çivi kullanmaksızın sadece tahtaların iç içe geçmesiyle anlatıldığını izleyebilirsiniz minberin yan duvarlarında… Asırlar önce boyanan mihrabın türkuaz renkli taşların eksik kısımlarındaki rengin canlılığına rağmen, sadece yirmi yıl önce restore edilen bölümde renklerin nasıl solduğunu görünce, dönemin ilmine saygı duymaktan ve imrenmekten başka bir şey kalmaz elinizde…

Caminin dışına çıktığınızda, Aydınoğlu Beyliği’nin Selçuklulara bağlılığını temsil eden aslan heykelini görürsünüz caminin yan duvarında. Bağlılığın yanında, adeta Birgi’ye göz kulak olup, korumak ister gibi tam tepeden aşağılara doğru bakar.

Caminin hemen yanında Umur Bey Anıtı vardır. Mehmet Bey’in oğlu Umur bey, yirmi beş yaşında ilk Türk donanması kurmuş ve Ege’yi iç deniz yapmıştır. Gencecik yaşında vefat eden Umur Bey’in bu başarısı da bize o dönemde Türklerin ne kadar ileri ve başarılı olduklarını bir kere daha gösterir.

Çakırağa Konağı, Birgi’de ziyaret edilmesi gereken yerlerden bir diğeridir. 1761 yılında inşa edilmeye  başlanan konağın süslemelerini, Şerif Ali Ağa çok sık ziyaret ettiği Venedik sanatından etkilenerek yaptırmış. Çok sevdiği İzmirli ve İstanbullu iki hanımı için karşılıklı iki oda yaptırmış ve özlem duymasınlar diye de bu şehirlerin haritalarını odaların tavanlarına resmettirmiş. Alt katı kışlık ve misafirhane olan konağın, üst katı ise yazlık yaşam için planlanmış. 1950 yılına kadar yaşanan konak, sonrasında Kültür Bakanlığına devredilip müzeye çevrilmiş. Duvarlardaki ve tavanlardaki ince ince yapılan süslemeler ve resimler, gerçekten kendinizi bir Avrupa sarayını geziyormuş hissini veriyor.

 

 

 

Çukur Medrese ve Çukur Cami de denilen, Derviş Ağa Medresesi ve Derviş Ağa camisi karşılıklı birbirlerine göz süzerler Birgi’nin Arnavut kaldırımlı yollarında…

Birgi’yi anlamak için parke taşlı yollardan köyün içlerine doğru biraz kaybolmak gerekir. Bozdağ’ın eteklerine kurulmuş köyde, tek bir betonarme bina yok. Tüm evler kerpiçten yapılmış ve alçı ile sıvanmış. Yollar güneşten korunmak için dar planlanmış. Evlerin alt katlarında ise pek cam yok. Bunun tek sebebi mahremiyet. Evde iş yapan ‘hatunların’ görülmemesi için, alt katlar penceresiz yapılmış, üst katlar ise pencereli ve yaşam alanı olduğu için çıkmalarla alan büyütülmüş. Evin hanımları görülmesin diye, evler hep avlulu tasarlanmış. Hanımlar içteki avlularda günü geçirirlermiş. O gün mahremiyet için kurulan bu düzen, bugün Birgi’nin evlerin bu kadar güzel olmasını sağlamış.

 

 

 

Keyifle gezmek için bir hafta sonu kalmak gereken Birgi’nin evleri, Kültür Bakanlığı tarafından müze olarak işletilen ünlü Çakırağa Konağı, Ulu Cami, Mehmet Efendi Medresesi, Sultan Şah Türbesi, Aydınoğlu Mehmet Bey Türbesi, Derviş Ağa Cami, Karaoğlu Cami ve Çeşmesi ile Bizans döneminden kalma Kule görülmesi geren yerlerden.

Şirince

 

Çok gezdik , çok yorulduk derseniz, Birgi’de dinlenmenin en güzel yollarından biri çınaraltındaki kahvehanelerde oturmaktır diyebilirim. Meydandaki kahvede, tepeden bakarak ya da Papaz Deresi kahvesine oturup ırmağın iki yanına yerleşmiş Birgi’yi seyredebilirsiniz.

Müze kent olarak adlandırılan Birgi, sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmış ve UNESCO dünya kültür mirası geçici listesinde yer almayı başarmış. Dileğimiz listeye girerek, sonsuza kadar korumaya alınıp, bu tarihi güzelliklerin nesilden nesile aktarılması…

Yapmadan dönmeyin:

  • Birgi’ye gelmeden önce Tire’de mola verin ve Tire kebabı yeyin. Kebabın ünü alıp başını gitse de, belki ondan daha güzel yoğurdunu mutlaka yeyin.
  • Tire’de el sanatları çarşısını dolaşın , son zanaat.ılar olan keçecileri ve takunyacıları ziyaret edin.
  • Pazartesi gününe denk gelirseniz, en az 70 çeşit taze sebze ve meyvenin ve aynı zamanda el işlerinin satıldığı Tire pazarına uğrayın.
  • Birgi’de yetişen, dünyanın en kaliteli incirini ve kestanesini tadın.
  • Karagözlü Restoran, Lezzet Durağı, Sofra Restoran ya da Baba Lokantası’nda Birgi’nin lezzetlerini deneyin.

 

Çocukken evde dedemden kalan kare format bir makinam vardı. Ne olduğunu, nasıl çekeceğimi hiç anlamama rağmen elimden hiç düşürmezdim onu. En sevdiğim şeydi onunla oynamak. Aradan yıllar geçti, yolum beni tekstil dünyasına yönlendirdi. Yıllarca süren tasarım ve yöneticilikle geçen iş hayatım sırasında çok seyahatlerim oldu ve bu seyahatlerim süresince makinam elimden hiç düşmedi. Sonunda baktım ki fotoğraf dünyam olmuş. Dünya ise evim! Yaşanılmış olan her şeyin bir anlam ifade edebilmesi için, saklanması, paylaşılması ve gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğine inandığım için, fotoğraflarımı, anılarımı ve hayallerimi www.morvaliz.com adlı blogumda paylaşıyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir