İzmir… Ben ihmal edilmiş saklı cennet diyeyim, siz Ege’nin incisi.. Bazı ağızlara pelesenk olmuş gavur İzmir benzetmeleri de cabası… Halbuki, Hasan Tahsin’in sıkmış olduğu kurşun, bir milletin uyanışını simgelemez mi? Ya da İzmir, Türk kimyasının buram buram sergilendiği bir kent değil miydi?
Sizlere kısa bir İzmir havası yaşatmadan önce biraz içimi dökmek istedim. Belki bu güzel şehre yapılan haksızlık belki de kendi düşüncemi gizleyememem… Ama İzmir güzeldir ve İstanbul’un gölgesinde, doğal güzelliğiyle misafirlerini beklemektedir..
Söylediğim gibi kısa bir soluklanma, derin bir oksijene tekabül edecek bugün sizlerle İzmir’de: Konak‘tan Alsancak‘a, 35.5 Karşıyaka‘dan Bostanlı‘ya yolculuğumuz, günümüz havasına inat, güneş ve masmavi gökyüzü ile birlikte olacak…
Benim için İzmir aşk… Her anında yeniden büyülendiğim, bitmek tükenmek bilmeyen büyük bir aşk… Doğal güzelliği ayakta tutuyor yılların incisini… Doğasıyla geçmişi her şeye inat dimdik ayakta… İzmir’de açılış Konak’ ta yapılır. Şimdilerin meşhur alışveriş mekanı Pier’e uğramadan Kemeraltı‘nın dar sokaklarına girilmez.
Saat Kulesi günümüzde hemen hemen her ilde kent meydanlarında bulunuyor. Ancak bu kule sadece İzmir’de bir simge haline gelmiştir. Kule gün boyu turistlerin akınına uğrar ve güvercinlerin kanat sesleri, denizin sessiz uğultusu en çok burada güzel hissedilir.
Fotoğraflar sabahın erken saatlerinde çekildi… Belki de baş başa kalmak istedim bu güzellikle… Bir iki saatimi burada geçirdim diyebilirim. İzmir’de hayatın attığı noktalardan biridir Konak Meydanı. Metrodan inen yığınla insan bir koşturmaca içindedir ve dakikada yüzlerce çehre geçer gözünüzün önünden. Sevgilisine sürpriz yapan aşıklar, işe yetişmeye çalışan devletin memurları ve benim gibi gezginler.. Hiçbirisi güvercinler kadar özgür değil öyle değil mi?
Gün batarken yine görüşeceğiz deyip vedalaşıyorum…
Biraz da yükseklerden bakalım yeşil ile mavinin en güzel buluşmasına… İzmir’de birbirinden farklı noktalar var ve şehri tamamıyla kucaklıyor. Fotoğrafta olduğu gibi doğa harikasını seyre dalabiliyorsunuz. Ya da ben denizle iç içe olmak istiyorum diyorsanız İnciraltı var derim sizlere. Hele akşamları müthiş bir sükunet karşılar sizi orada… Yalnızlar ve aşıklar; belki de tezat olan her şey mutludur orada… İzmir’e ziyaretiniz bir gece kalmayı gerektiriyorsa, o gecenin küçük bir kısmını buraya ayırmalısınız.
Tablovari seyirden sonra alışveriş yapmak isterseniz Kemeraltı‘na doğru gidebilirsiniz. Saat Kulesi‘nin hemen karşısındaki yoldan girdiğinizde, sizi büyük bir kalabalık karşılar. Ne ararsanız bulabilirsiniz orada ve ararken yorulduğunuz dakikaları, odun ateşinde kahve içerek atlatabilirsiniz deyip 35.5‘a doğru hareket ediyorum…
İzmir’e gelenler Türkiye’nin birçok noktasında olduğu gibi burada da denizin mesnetsizce harcandığını görecektir. Fabrika atıkları, nereden kim tarafından atıldığı belli olmayan saçma sapan yüzlerce çöp yığını gözüme çarpıyor. Yutkunuyorum ve bu yolculuğun keyfini çıkarmaya çalışıyorum. Bugün hava çok güzel İzmir’ de.. Rüzgar öyle esiyor ki sanki vücudunuzun her noktasından küçük bir ısırık alıyor gibi… Karşıyaka; tarihi, hareketliliği ve asi taraftarıyla meşhur… Asi derken futbol olsun basketbol olsun çok sevilir ve takip edilir burada.
Ve sizi her zaman bir sürpriz karşılar..
Son yıllarda yaygınlaşan bir eylem biçimi diyebiliriz buna. Küçük bir gelir kapısı ya da dikkatleri üzerine toplamanın en güzel yolu… Her ne olursa olsun saygı duyulası, alkışlanası…
Karşıyaka’ya adımlarımı attığımda beni Öğretmenler Lokali karşılıyor. Sizin de dikkatinizi çekecektir diye düşünüyorum. Uluönder Atatürk’ün ve bayrağımızın her solukta hissedildiği Karşıyaka sokaklarındayız. Burada gün boyu büyük bir kalabalık ve hareketlilik mevcut. Alışveriş yapabileceğiniz gibi yemek ihtiyacınızı da bol alternatifli olarak gerçekleştirebilirsiniz. Karşıyaka sokaklarını bir kez olsun turlamalısınız.
İzmirliler ilk bakışta olmasa da anlayacaklardır buranın neresi olduğunu. Bomboş bir sahil, bakımlı temiz yollar.. Asaletin ve medeniyetin en güzel hissedildiği Bostanlı’dayız…
Bostanlı sahil balıkçılığının yaygın olmasından dolayı geniş kitlelerin akın etmediği bir nokta. Spor yapan, alkol alan ve dersten kaçmış liseliler dışında pek kimseyi bulamazsınız burada. Fotoğraftan da belli değil mi burası kimin…
Bostanlı‘da size tavsiye edebileceğim iki üç nokta var: Birincisi vapurdan inince güzel bir mekan karşılar sizi, burada tatlıdan yemeğe her türlü alternatif deniz manzarasıyla mevcut. İkincisi kahvaltı üzerine olacak: Balıkçıları geçtikten sonra bir gemi demirlemiş bekler sizi, işte tam burada nefis bir kahvaltı yapabilirsiniz. Sahilden ayrılmazsanız üçüncü önerim yemek faslı bittikten sonra, belediye hizmeti bisikletleri kiralayıp keşfe çıkabilirsiniz deyip Konak’a geri dönmek üzere harekete geçiyorum.
Güneş usul usul kayboluyor gözlerden Konak’a geldiğimde… Rüzgar biraz daha dozajını arttırmış tırmalıyor bedenimizi… Ancak müthiş bir ferahlık veriyor yakıcı sıcağın arkasından… Konak’ın arka kesimlerinden müzik sesleri çoktan başladı bile ve aşıklar el ele… İzmir’ de mutsuzluk yok görmeyi bilene…
İzmir’i tek bir yazıya sığdırmak istemedim. Daha çok yorumlarım ve kısa bir yolculuğun harmanlanmasını aktardığım için üzgünüm. Hayatınız İzmir’in mavisi kadar temiz olsun.
Bir sonra ki yazıda görüşmek üzere…