Gezgin olmak denince aklınıza sadece sırt çantası ile gezen gezginler geliyorsa, bebekler veya çocuklar büyürken kadınların gezemeyeceğini sadece belirli bir tipte tatil yapabileceğine inanıyorsanız bu yazıyı hem kendiniz hem de çocuklarınız için mutlaka okumalısınız.
Bir kadın olarak çocuklarım olmadan evvel gezgin ruhumun verdiği sınırsız özgürlük hissi ile gezilerimi planlardım. Çocuklarım doğduktan sonra gezme isteğimde hiçbir eksilme olmadı. Tek çocukla her seferinde kendi planladığım, ailecek farklı tatlar alabileceğimiz geziler yapma fırsatım oldu. İki çocuk annesi olup da, biri 4 yaşında, biri 5.5 aylık iki çocukla, ilk defa arabayla yurt dışı seyahatine çıkacağımız zaman, çevremdeki tepkileri gözlemleme fırsatım oldu. Öyle ya genel toplum algımızda, ufak çocuklarla tatil, ya anneanne yanında yazlıkta, ya da bir bakıcı ya da aile büyüğü eşliğinde otelde yapılabilirdi, çocuklarla hele de 2 ufaklıkla oradan oraya gitmenin ne alemi vardı?
Toplum olarak tatil anlayışımız aslında deniz, güneş, kum, açık büfe yemekler ya da yazlık mantığı üzerine kurulu. Sanki bunun dışında bir alternatif yokmuş gibi düşünüyoruz. Dürüst olun, ilk bir iki sefer dışında, bu tarzda yaptığınız standart tatillerden kaçını hatırlıyorsunuz ? Her seferinde aynı keyfi alabiliyor musunuz, sadece bir mekana girip 7 gün sonra çıkış yaptığınız tatillerden?
İşte tam da bu sebeple çocuklarınızı bahane edip, gezgin ruhunuzu bastırmamanız gerektiğine inanıyorum. Tabii ki çocuklardan sonraki gezileriniz, çocuklar olmadan evvelkiler gibi olmayacak. Dinlenmek istediğiniz anlara kendiniz değil, size bağlı olan minikler karar verecek. Onların yemek ve uyku saatlerine göre hareket edeceksiniz. Beklentilerinizi ve yapabileceklerinizi, ihtiyaçlara göre ayarlarsanız, işin beyninizi yoran en büyük kısmını baştan çözmüş olursunuz.
Ufak çocuklar hatırlamayacak ki gezdiğimiz yerleri, büyüyünce gideriz dediğinizi duyar gibi oluyorum. Oğlum 5 yaşına geliyor şu ana kadar birçok yurtdışı seyahati yaptı. Kızım 5 aylıkken ilk yurtdışı seyahatini yaptı. Bu seyahatleri hatırlayıp hatırlamamaları bence esas konu değil. Esas konu, bizim bir aile olarak beraber yaşadığımız tecrübeler, gördüğümüz güzellikler, geçirdiğimiz eşsiz anlar. Şunu da unutmamak lazım ki, hangi yaşta olursa olsun, eğitim sadece okulda olmuyor. Ufak çocukların beyinleri özellikle birer sünger gibi, algıları çok açık, yetişkinler gibi değişik kültürlere karşı önyargılı değiller. Bu sebeple adaptasyonları oldukça kolay oluyor ve gezilerden ilk onlar keyif almaya başlıyor.
Diyeceksiniz ki, gitmeye değer mi?
Değecek o inanılmaz renkteki denizi, muhteşem manzaraları gördüğünüzde soluğunuzun kesilmesine. Gülümserken kucağınızda çocuklarınızın olmasına değecek..
Değecek, çünkü gezmeyi hak ediyorsunuz. Siz bir kadın olarak size sunulan standartlar ile değil, kendi belirlediğiniz standartlarda gezmeyi, görmeyi, keşfetmeyi hak ediyorsunuz. Dünyadaki farklı yerlerdeki farklı yaşamları çocuklarınızla beraber keşfetme hayalini kuruyor, onlarla ne kadar eğlenebileceğinizi biliyor ve bundan heyecan duyuyorsunuz.
Değecek, hem de fazlası ile. Bu herkesin belki de kendi açıklayabileceği bir duygu. Hissedeceksiniz, tıpkı anne olmadan evvel söylenenlere, asla tahammül edemem dediklerinize verdiğiniz tepkilerin değişmesi gibi. Çocuklarla gezmenin, dünyayı onların gözünden görmenin, minicik bir bebeğin bile her geziden sonra algılarının açılmasının, bir anda büyümelerinin verdiği mutluluğa değecek. Bilmediğiniz bir dilin konuşulduğu sıcak bir memlekette, sahilde oynayan çocuğunuzun, oradaki başka bir uzak memleket çocuğuyla kahkaha ile oyununu izlemeye değecek. Yüksek bir dağ köyünde köy kahvesinde bebeğiniz uyurken, ılık esen rüzgar eşliğinde yerel halkla sohbet etmeye değecek. Çocuğunuzun adaptasyon hızını görünce şaşırmanıza değecek.
Gittiğiniz gezdiğiniz yerlerde insanlarla çok ama çok daha yakın ve sıcak ilişkiler kuracaksınız çocuklarınız sayesinde. Yerel hayatın daha fazla içinde olacaksınız, insanlar sizi çok daha yakın karşılayacak. Hiç tanımadığınız insanlar sırf bebeğe yardım için arabasını taşımanıza yardım edecek, bebek maması yok ise nereden temin edebileceğiniz konusunda seferber olacak. Gittiğiniz restoranda çocuğunuza özel bir çorba tarif ettiğinizde zevkle sunulacak. İnsanlar kendi çocuklarından, torunlarından, ailelerinden, ülkelerinden, eğitimden, yemekten kısacası yaşantılarından samimiyetle bahsedecek. Çocuksuz gezen birçok insanın belki de hiç öğrenemeyeceği yaşam tarzlarına çocuklarınız sayesinde bir ayna tutacaksınız.
Hem çocuklu hem de çocuksuz olarak oldukça gezmiş birisi olarak şunu söyleyebilirim ki, hem sizin hem de çocuklarınızın edineceği her tecrübe, kazanacakları her bilgi, eğlendikleri her saniyeye değecek.
Düşleyin ve planlayın… Belki 2 günlük bir kısa seyahat, belki de 2 aylık. Belki çok uzaklara, belki de hemen yakınınızdaki bir yere… Rehber kitaplara bakın, diğer gezgin notlarını okuyun, bloggerlara sorun. Standart seyahat anlayışını değiştirin.
Asla, bir kadın, bir anne olarak ben yapamam demeyin. İçinizdeki güce inanın. Yapamazsın diyenlere itibar etmeyin. Ben yapabiliyorsam sizde yapabilirsiniz. Bir kadının belki de en güzel ve dinamik yaşları, çocuklarını büyüttüğü zamana denk geliyor. Sakın ama sakın, keşke o zaman şunu yapsaydım, gezseydim, gitseydim, diyenlerden olmayın. Çocuklarınızı ve kendinizi, göreceğiniz güzelliklerden, yaşayacağınız eşsiz anlardan mahrum bırakmayın. İnanın, anılarınızı biriktirdiğiniz, yıllar sonra bile hatırlayacağınız geziler hep bunlar olacak.
Sevgiyle kalın..