Epeydir niyetleniyordum da demek kısmet bu güneymiş , Bahariye Mevlevihane’sinde canlı sema törenini izledim.
Annem biz küçükken güzel bir hikaye anlatır, ibadetin bir insan için ne ifade ettiğini bu mesel ile anlatmaya çalışırdı. Sonradan öğrendiğime göre bu Hz. Musa ve bir çoban arasında geçen bir kıssa imiş.
Hz. Musa bir gün yolda kendisini taşlı dikenli bir dağ yamacından aşağıya doğru yuvarlayan ve bunu sürekli tekrarlayan bir çobanla karşılaşır. Telaşlı bir merak içinde çobana ne yaptığını sorar. Çoban yüzü gözü kan revan içinde ibadet ediyorum der. Bunu duyan Hz. Musa ibadet etmek için namaz kılması gerektiğini eğer isterse ona öğretebileceğini söyler. Çoban da kabul eder.
Her şeyi anlattıktan sonra yoluna Devam eden Hz. Musa denizi yarıp karşıya geçerken arkasından çobanın ona seslendiğini abdest alırken önce elini mi yoksa ayağını mı yıkayacağını unuttuğunu söyler. Çoban bunu söylerken de ayakları suya batmadan uçarak gelmektedir. Bunu gören Hz. Musa var git dilediğin gibi ibadet et der çobana.
Hikayenin benzerini de Hz. Mevlana şöyle tamamlar, Hz. Musa’ya vahiy gelir,
– Ya Musa ne yaptın?
-Ne yaptım ki Ya Rab?
– Biz seni aşıkla maşuğun arasını bozasın diye mi gönderdik?
Bu kıssanın türlü türlü halleri anlatılır fakat mühim olan asıl değil fasıldır. İnsanın Mevlasına nasıl yaklaştığını ibadet ederken gelen vecd halini anlatmaktadır kanımca.
Soğuk bir İstanbul gecesinde annem ve arkadaşımla Bahariye Mevlevihanesine gittik. Her ayın ikinci çarşambası ücretsiz olarak düzenlenen Sema töreni saat 19.00da başladı. İlk defa izleyeceğim için oldukça heyecanlıydım. Mesnevi sohbetleri yapan Fatih Çıtlak sanki törene bizleri hazırlamak için adaletten ve insanın kendisine karşı adaletli olmasından bahsetti.
Sessizliğin içinde yükselen sufi müziği ile tören başladı. Farklı ayinler olduğunu bizim dinleyeceğimiz ayinin de Hisar Buselik olduğu belirtildi.
Semazenler döndükçe ve müziğin de etkisiyle hiç sıkılmadan ben de onlarla döndüğümü hissettim. Semazenlerin yüz ifadeleriyle sakinlik ve huzur dalga dalga yayıldı. İçime sirayet etti ve bu dönüş hiç bitmesin istedim.
Onlar döndükçe hep yukarıda bahsettiğim hikayeyi hatırladım, aşık ile maşuğunun sevgi ve muhabbetine tanık olup kelimelerle tarifi mümkün olmayan bir hale geldim, arındım. Bir anlığına da olsa kendi nefretlerimden üzüntülerimden uzaklaşıp sadece döndüm. Zaten sema kelimesi de sembolik anlamıyla kainatın yaratılışı ve insanın alemde dirilişini, aşk ile hareket edip Allah’a yakınlaşmasını ve İnsan-ı Kamil’e doğru olan yolculuğunu anlatır.
Tören bittikten sonra geleneksel olarak dağıtılan çorbadan içildi. Oldukça çeşitli malzemeler içeren çorba gerçekten ilginç ve lezzetliydi. Buğdaydan, nohuda, yeşil fasulyeden ete kadar bir çok malzemenin bulunduğu acı çorbada sumak ekşisi de vardı. Soğuk havada ilaç gibi geldi, hayır edenin hayrı kabul olsun.
Çorba ile ısınınca mevlevihaneyi ve Haliç kıyısını çekme fırsatım oldu. Eminim gündüz de bir başka güzeldir.
Bahariye Mevlevihanesi Eyüp Devlet Hastahanesi karşısında Haliç kenarında tarihi bir yapı. Kendi kaderine terk edilmişken tadilat edilmiş ve günümüzde pek çok etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Daha ayrıntılı bilgi ve mevlevihanenin etkinliklerini takip etmek için web sitesine bakmanız mümkün.