Eskişehir Odunpazarı turlarından sonra kuracağınız ilk cümle Avrupa yanı başımızdaymış da haberimiz yokmuş olacak. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen eşsiz çabası ve estetik yaklaşımıyla Anadolu’nun göbeğinde harika bir Avrupa şehri ortaya çıkarmış. Porsuk Çayı ve Türk motifleriyle süslenmiş Venedik tarzı köprüler şehrin en güzel simgelerinden. Ayrıca şehrin her bir yanında karşınıza çıkan heykeller sizin her daim sanatla iç içe olmanızı sağlıyor. Ben de küçük bir hafta sonu kaçamağı yapıp sanatın, modernliğin ve rahatlığın şehri Eskişehir’i gezmeye karar verdim.
İşte Jolly Turla katıldığım Eskişehir Odunpazarı turlarında yaşadıklarım:
1.GÜN (Cumartesi)
Her cumartesi kalkışlı Eskişehir Odunpazarı turuna İstanbul’dan belli hareket noktalarından katılabiliyorsunuz. Bu hareket noktaları: 06.00 Beylikdüzü Shell İstasyonu (Marmara Park Karşısı) 07.00 Merter Metro İstasyonu yanı İSPARK otoparkı 07.30 Beşiktaş Yıldız Camii Önü 08.00 Kadıköy Evlendirme Dairesi Otoparkı 08.15 Kartal Yemek Center 09.15 İzmit Asya Otel Karşısı
Sabahın erken saatlerinde başlayan yolculuğumuz yaklaşık 4,5 saat sürdü. Öğlen saatlerinde vardığımız modern şehir Eskişehir’de öğle yemeğimizde yöresel yemekler tattık. Özellikle yaz aylarının meşhur çorbası öğrendiğim leziz Toyga çorbasının ardından hala tadı damağımda olan Balaban köfteyle devam ettik. Küçük pide parçalarının et suyu ve sosla ıslatıldıktan sonra ızgarada pişmiş köfte, domates ve biberle servis edilen bu tadı zevkle yedim. Rehberimizden ‘balaban’ kelimesinin Tatarca çok anlamına geldiğini de öğrenmiş oldum bu vesileyle. Yanında da harika bir çoban salata vardı. Bu eşsiz lezzetlere şaşırtıcı bir şekilde kişi başı sadece 20 TL ödememiz de ayrı bir güzellikti.
Karnımızı bir güzel doyurduktan sonra Eskişehir Odunpazarı turumuzun ilk durağı Sazova Bilim ve Kültür Parkı oldu. Eskişehir’in en büyük parkı olan bu park Türkiye’de gördüğüm parklardan çok başkaydı. Bu parkın içinde kahve evleri, Masal Şatosu, Nuh’un Gemisi, Sualtı Dünyası, Uzay Evi, Bilim Merkezi, restoranlar bulunuyor. Parkın içindeki kuğuların yüzdüğü küçük göl insana huzur veriyor. Keşke bu gölün kıyısına oturup kitabımı okuyacak zamanım olsaydı. Ardından her bir kulesi dünyadaki ünlü kulelerin minyatürü olan Masal Şatosu’nun önünde harika fotoğraflar çekip içine girdik. Kendimi gerçekten Avrupa’da hissettim. Sonra yine parkın içinde bulunan görüntüsüyle beni büyüleyen Nuh’un Gemisi içine girdik. Geminin iç dekorasyonunda bulunan korsan figürleri, iskeletler, mutfak araç gereçleri ne kadar da sahiciydi anlatamam. Son olarak da rehberimizin verdiği serbest zamanda isteyenler tur ücretinden ayrı olarak Sualtı Dünyası‘nı gezdi. Çok cüz’i bir miktar olduğu için ben de bu fırsatı kaçırmadım ve sualtı dünyasının gizemli dünyasını gezdim.
Eskişehir’de gezip görülecek yerler bitmiyor. Sazova Parkı’nın altını üstüne getirdikten sonra sırada Havacılık Müzesi var. Anadolu Üniversitesi’nin hemen yanı başında bulunan bu müzede pek çok savaş uçağı modeli bulunuyor. İlgililer için gerçekten de çok değerli bir müze olduğunu söyleyebilirim.
Kültür dolu Eskişehir’de kültür gezimiz son dönemde Devrim Arabası filmiyle de gündeme gelen Türkiye’nin ilk ve tek yerli arabasını ziyaretimizle devam etti. Rehberimizin dediğine göre 1961 yılı 29 Ekim törenlerinde ülkeye tanıtılmış olan bu otomobil küçücük bir hayalin büyüyüp kocaman olmuş, vücut bulmuş hali. Bu müzede filmin de etkisiyle galiba çok duygulandım.
Küçük bir kahve molası için zamanında sebze hali olarak kullanılan günümüzde Haller Gençlik Merkezi adıyla anılan içinde küçük küçük kahve, hediyelik eşya, muhallebi dükkanları bulunan taş binayı gidebilirsiniz. İçerinin ambiyansı, binanın içinde bulunan taş zemin beni bambaşka dünyalara götürdü.
Son olarak şehre alacakaranlık çökünce Odunpazarı’nda bulunan Şahin Tepesi‘ne çıkarak şehrin o muazzam görüntüsüyle mest olduk. Tüm şehri ayaklarımızın altında görmek muhteşem bir duyguydu.
Konaklama için yorgun, ama mutlu bir şekilde Eskişehir’in ünlü oteli Anemon Otel’e gidip akşam yemeğimizi tur ücretine dahil olarak burada yedik. Yeni güne yeni programa enerji toplamak için odalarımıza çıktık.
Güzergâh: İstanbul-İzmit-Pamukova-Bozüyük-Eskişehir
2.GÜN (Pazar)
Sabah erken saatlerde grubumuzla şen şakrak bir şekilde kahvaltımızı yaptıktan sonra Eskişehir Odunpazarı turunun son gününe başladık. İlk durağımız Eskişehir’in kalbi Odunpazarı ve mükemmel tarihî konakları oldu. Yaşanmışlık kokan müthiş bir enerjiye sahip Odunpazarı evlerinde bildiğiniz nostalji yaşadık. Ardından Odunpazarı evlerinin yanı başında bulunan Cumhuriyet Tarihi Müzesi‘ne geçtik Bir tarafta nostalji bir tarafta tarihimiz, duygu yüklü bir kültür gezisi yaşıyorum bu turda. Bu müzede Kurtuluş Savaşı’na ve Mustafa Kemal Atatürk’e ait şeyler sergileniyor.
Yine aynı mevkide olan Çağdaş Cam Sanatları Müzesi‘ne geçiveriyoruz. Üç tane tarihî ahşap evin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş bu Cam Müzesi’nde yerli-yabancı pek çok sanatçının inanılmaz güzellikte eseri sergileniyor. Sanata meraklılar için bu müze zevkle ve iştahla geziliyor. Ordan çıkıp bir iki adım yürüdükten sonra Madame Tussauds Müzesi’ne taş çıkartacak Balmumu Heykel Müzesi‘ne gittik. Yılmaz Büyükerşen tarafından müzeye bağışlanmış pek çok ünlü ve değerli şahsiyetin balmumu heykeliyle karşılaştık. Turgut Özal’dan Barış Manço’ya, Kemal Sunal’dan Adile Naşit’e gerçek mi gerçek bu heykellerle fotoğraf çekme keyfi harikaydı.
Yoğun bir gezi temposundan sonra inanılmaz aç bir şekilde yine Eskişehir’in meşhur lezzetleriyle ziyafet yaptık. Tur ücretinden ayrı olarak 16 TL ödeyerek Sorpa çorbası içip, Tatarların meşhur çiböreğinden tattık. Bu arada ‘çi’ nin Tatarca ‘güzel’ manasına geldiğini ve bilinen aksine bu böreğin çiğ, pişmemiş manası yerine güzel börek anlamına geldiğini de öğrenmiş olduk. Çibörek ve ayran müthiş bir ikili, Eskişehir’e giderseniz yemeden kesinlikle dönmeyin.
Kültür dolu gezimize yemekten sonra Eskişehir’in meşhur taşı, Lületaşı Müzesi‘ni gezmeye gittik. Küçücük ama çok şirin bu müzede lületaşından yapılmış pipo, tespih, magnet ve çok şık takılar sergileniyor. Bunun yanında lületaşının harikulade şekilde işlenmesiyle mükemmel hayvan figürleri de karşınıza çıkacaktır. Ardından Lületaşı Müzesi de içinde yer alan Kurşunlu Külliyesi ve Camiisini gezmeye devam ettik. Camii hala ibadete açıkmış. Külliyede ise Sıcak Cam Üfleme Atölyesi, Nikah Salonları ve Cam İşleme Atölyeleri de yer alıyor. Bu atölyede yapılmış cam ürünlerden isterseniz satın alabiliyorsunuz.
Odunpazarı’nı karış karış fethettikten sonra Eskişehir’in ünlü parklarından olan Kent Park‘a doğru yol alıyoruz. Geniş alana yayılmış yemyeşil Avrupa parklarını andıran Kent Park’ın özelliği içinde yapay deniz ve plaj barındırmasıdır. Park’ın içinde birçok kafe ve restoran da bulunuyordu.
Eskişehir’e gelip de şehrin tam ortasından geçen Porsuk çayında bir gondol ya da bot sefası yapmadan kesinlikle olmaz. Biz de adeta Venedik’te misali Porsuk çayı üzerinde küçük bir tur atarak bu harika şehri doyasıya sonuna kadar yaşadık ve şimdilik bitirdik. Eskişehir’e daha çok geleceğim sanırım, çünkü Eskişehir herkesin ömründe bir kez değil çok kez görmesi gereken Anadolu’da bir Avrupa kenti.
Güzergâh: Eskişehir-Bozüyük-Pamukova-Adapazarı-İzmit-İstanbul