Akyaka ve Nefis Fırınlanmış Dana İliği…

Arkadaşlarla çıktığımız Ege turundaki duraklarımızdan biri Akyaka’ydı. İtiraf ediyorum bu durak noktası için biraz bastırmıştım. Neyse Akyaka’ya vardık, otelimiz Kerme Ottoman Konak’a yerleştik ve ilk hayal kırıklığımızı yaşadık. Bize Azmak‘a bakan odadan vermemişler, arka tarafta trafiğe bakan odayı vermişler. Dil döktük “şu bu” yine de odayı değiştiremedik. Sonunda ne yapalım deyip kendimizi Sedir Adası’na atmaya karar verdik.

223        207

Sedir Adası’na önce kısa bir araba gezintisi arkasından tekneye binerek ulaştık. Yalnız nasıl kalabalık anlatamam. Kendimize palmiyelerin altında zar zor bir yer bulduk ve incecik altın gibi kumları olan denize girmek üzere hareketlendik. Deniz koyun içinde kaldığından sıcacıktı. Bol bol kumlarla oynadık, “Kleopatra pozu” verdik, kumdan kale yaptık sonra da kurulanıp buranın antik kentini ziyaret ettik. Yol boyu güzelim manzarayı seyredip arkasından gezdiğimiz tarihi kentin büyüsüne kapılıp “antik tiyatroda gösteriyi seyredip eve dönerken akropolden alışveriş yaptığımızın” hayalini kurduk.

247  200

Güle oynaya tekneye dönüp Azmak tekne turu yapmak üzere Akyaka’ya geri döndük. Merkezde yan yana dizilmiş teknelerden sırası gelene binip dolmasını bekledik. Ben en öne kuruldum ve hiçbir detayı kaçırmamak için de gözlerimi dört açtım. Tabii ki elimde fotoğraf makinemle. Neyse tekne hareket etti ve içimin şükran duygusuyla dolduğunu fark ettim. Sazlıkların arasından geçerken yolumuza çıkan ördekler, kazlar bir taraftan karşı tepelerin manzarası bir yandan, derenin içindeki canlılar bir taraftan insan kalbinin bu güzellik karşısında genişlediğini hissediyor. Yaklaşık 20 dakika süren bu tur beni inanılmaz büyüledi. Mutlaka yapmanızı tavsiye ederim.

260   261

219 203

Tekne turundan sonra Akyaka sokaklarında biraz dolandık ve bulduğumuz Feronia Food’n Wine et lokantasına gitmeye karar verdik. Başlangıç olarak “Bahçeden Salata” ve “Fırınlanmış Dana İlik” aldık. Dana iliği biraz yağlıydı ama nefisti. Ekmekle beraber yiyip bu lezzet fırtınasının tadını çıkardık. Ana yemek olarak çeşitli et seçeneklerinden “Beef Bourguignon” ve “New York Steak” aldık. Kırmızı şarap soslu bonfile dilimlerinden oluşan Beef Bourguignon’un sosu nefis, eti yumuşacıktı. Steak da hafif kanlı, yumuşak ve lezzetliydi. Sahipleri de çok hoş sohbet ve ilgiliydi. Hatta bir sonraki akşam tekrar buraya gelip gelmeme konusunda çok kararsız kaldık.

214  176

180  178

Neyse otelimize dönüp yorgunluktan hemen sızdık. Ertesi sabah dere (azmak) kenarında yürüyüş yaptık, suya girip çıktık, ağaçların oluşturduğu doğal oturma yerlerine oturduk, ağaç dalları arasında meditasyon yaptık. Bol fotoğraf çektik hatta burada çektiğim bir fotoğraf üye olduğum Gezginler Kulübünün eylül ayı yarışmasında birinci bile oldu.

278  255

Sonra otelimizin Akbük koyundaki tesisine gitmeye karar verdik. Çam ormanları ile kaplı dar ve virajlı yollardan geçerek tesise vardık. Denize girip serinledikten ve yol yorgunluğunu attıktan sonra çayımızı, kahvemizi söyledik. Tam keyif yapacaktık ki acaip bir rüzgar çıktı. Bir anda neye uğradığımızı şaşırdık. Şemsiyeler kafalarımızın kenarından uçmaya başladı. Mecburen toplandık, giyindik dere kenarına geri döndük. Oteldekilere durumu anlattığımda bu ani rüzgarın buranın ikliminin bir parçası olduğunu ve adının “Deli Mehmet” olduğunu öğrendik.

Bu arada akşam yemeği vakti geldiğinden yapılan oylamada bir önceki akşamki et lokantası değil de azmak manzaralı dere üstü pizzacısı olan “Mocca Cafe Bistro” birinci oldu. Pizzacının lokasyonu öyle güzeldi ki dere yanımızda tatlı tatlı akarken, yeşilliğin ve ördeklerin içinde yemeklerimizi yedik. Karışık pizzanın malzemeleri bol, hamuru incecikti. Fettucini de mantarlı beyaz soslu ve tam kıvamında dirilikteydi. Otelimize dönünce ertesi günün rotasını çalıştık ve yıldızlara bakarak uyuduk.

 

24 250

Akyaka, Azmak deresinde tekne turu yapmak ve Sedir (Kleopatra) Adası’nı görmek mutlaka yapılacaklar listenizde olsun ve buraya gelin derim.

Sağlıcakla,

 

Anette’in rengarenk blog’una bayıldık. İnsana bir yandan yaşama sevinci aşılarken bir yandanda kültürel birikimini arttırıyor. Ayrıca blog’un sahibesi Anette içindeki yaşama sevinci, doğa ve hayvan tutkusu sayesinde takipçilerini eğlendirerek bilgilendirmeyi başarıyor. Anette’in ‘Zamazingo’sunu takip etmenizi şiddetle tavsiye ediyoruz. Anette’i tanıdığınıza pişman olmayacaksınız. madamemag.com/tr benim için bunu demiş... Anette Inselberg: Doktorayı bitirdim, dokuz-altı ofislerde çalışmaktan daraldım, kendi içimde bir arayışa yönelmeye karar verdim ve '' ben en iyisi gezeyim'' dedim. Böylece gezginliğim başladı. Plansız, programsız ve tecrübesiz. Önce Karadeniz’e, arkasından Ege’ye gittim. Datça’da bir çiftlikte uzun süre vakit geçirdim. Ektim, biçtim doğayı dinledim. Bir süre Akdeniz’de dolandım. At çiftliklerinde kaldım, tarihi kentleri dolaştım… Sonra ruhumun daha da içine girmeye karar verdim ve yurtdışı gezilerine de başladım. Küba’ya gittim önce. Arkası geldi kendiliğinden. Çok insan tanıdım, çok hikaye dinledim. Kendimi gördüm onlarda ve hikayelerinde. Herkesten bir parça aldım. Herkese kendimden bir parça bıraktım… Sonra bir gün baktım içimden yazmak geliyor ''ne duruyorum ''dedim. Bloğum “Zamazingo’yu” (http://anetteinselberg.com) açtım. Çocukken arayıp da bulamadığım şeyleri hep öyle arardı. Şu zamazingo nerede diye. Eee dedim bloğumun adı “Zamazingo” olsun. Böylece çocukluğumun da elinden tutmuş gibi hissetim. Önce sadece gezi bloğu olsun dedim. Yetmedi. İnsanlara umut vermek, insanları mutlu etmek, bana dokunan sözleri herkesle paylaşmak istiyorum dedim. Karikatürden geziye, özlü sözlerden müziğe uzanan bir içerik yelpazesine sahip oldum… Güldürürken düşündüren blog “Zamazingo” büyük bir adım oldu benim için. Bu vesileyle birçok insanla tanıştım. Birçok değerli dostluk kurma fırsatına eriştim. Fakat baktım yine duramıyorum. Kısa yazılar yazmaya başladım. Onları da önce bloğumda arkasından gezi dergisi Olympos’ta (www.olympos.com.tr) ve Sırtçamtam’da (www.sirtcantam.com) , arkasından Foto Gezginde (fotogezgin.com) sonrasın da Haberdesin internet gazetesinde (haberdesin.com), gezmelerde sitesinde (www.gezmelerde.com) ve son olarak ta Jolly Tur Blogger Kulübünde (blog.jollytur.com) adresinde paylaşmaya başladım… Yoluma çıkan herkesle bir sevdayı büyütmeye başladım. Bu öyle bir sevda oldu ki giderek büyüdü. Umarım büyümeye de devam eder… Bundan sonra ne mi var? Kim bilebilir ki… Niyetimde hikaye kitabı yazmak var. Damla damla oluşuyor hikaye kitabı içimde. Beraber nefes alıyoruz onunla ve sizlerle. Hep beraber yazıyoruz bu kitabı… Umarım gelecek hepimize güzellikler getirir. Sevgiyle kalın… Anette İnselberg

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir