9 günlük tatille hepimiz çılgınlar gibi deniz, kum, güneş görmeye gittik. Popüler sahil kasabalarından birazda olsa hevesimize aldık diye düşünüyorum. O zaman hazır mıyız tarih kokan bir antik kent görmeye :) Kütahya’nın 50 kilometre güneyinde, Uşak-İzmir karayolu üzerinde bulunuyor bu kent. Kentte yapılan kazılara göre tarihi MÖ 3000’li yıllara kadar dayanıyor.
Yazar Heredot tarafından, dünyanın en eski kavmi olarak nitelendirilen Frigler bu yörede rastlanan ilk topluluktur. Büyük Frigya ve Küçük Frigya olarak ikiye ayrılarak yönetilen devletin içinde Aizanoi, Küçük Frigya bölgesinin önemli şehirleri arasında bulunur. Friglerden sonra ise bölgeye sırası ile Kimmer, Lidya, Pers, İskender imparatorluğu, Bergama Krallığı ve MÖ 133 yılında Roma imparatorluğu hakim olur. Şehir, Roma döneminde piskoposluk merkezi olarak önemini korur.
Antik Kenti’nin adının Penkalas Irmağının yukarı kesiminde, Tanrıça Meter Steunene’nin kutsal mağarası civarında yaşayan Frigyalıların su perisi Erato ile efsanevi kral Arkas’ın birleşmesinden ortaya çıktığı sanılan ‘Azan’ isimli mitolojik kahramandan geldiği sanılıyor.
Aizanoi içine doğru giderken önce I.Roma Köprüsü’nden geçmek durumundasınız. Köprüyü geçmeden hemen sağ tarafta ise Mozaikli Hamam bulunuyor. Hamam köy evlerinin arasında kalmış. İçerisinde Satyr ve Menad betimli bir mozaik taban var.
1.Roma Köprüsü’nden geçip Zeus Tapınağı’na doğru ilerlerken insan kendini çok tuhaf hissediyor. MS 157 yılından kalma sapasağlam bir köprü üzerinden geçmek herkese nasip olmuyor çünkü. Koskocaman bir tarihi üzerinden bir o yakaya bir bu yakaya taşımış bir köprü ve hala taşımaya devam ediyor. Aslında şehirde bunun gibi 5 adet daha köprü var, ancak bunlardan sadece 2 tanesi günümüze kadar ulaşabilmiş. Bu yüzden köprülerin değeri daha da artıyor. Köprüyü geçtikten biraz sonra Zeus Tapınağı tüm heybetiyle sizi sol tarafta karşılıyor. Zeus Tapınağı MS 51 yılında yapılmış. O gün bugündür yeryüzünde en iyi korunan ve bugüne kadar en sağlam duran tapınak olma özelliğini taşıyor. Dünyada başka bir benzeri yok dikkatinizi çekerim. Görünce bir şaşırıyorsunuz, bu kadar deprem bu kadar yıl nasıl dayanmış diye. Etrafında dolaşırken tapınak boyunca çeşitli yazıtlara rastlamak mümkün. Ayrıca yazıtların üzerinde savaşları anlatan bir takım figürler de görebilirsiniz. O dönemlerde artık hangi savaşlar olduysa adamlar üşenmemiş hepsini çizmiş duvarlara :)
Tapınağın kuzeybatı kısmında ise bir kadın büstü bulunuyor. Bu da demek oluyor ki tapınak adı gibi sadece Zeus’a değil, Kybele’ye de adanmış. Kadın büstü biçimli Akroter tapınağın önünde, buluntu yerine yakın bir yere konumlandırılmış. Durduğu açıdan muhteşem bir iki kare yakalanabiliyor.
Tapınak etrafın da bir tur attıktan sonra yine yeryüzünde eşi benzeri görülmemiş bir diğer yapı olan Stadyum ve Tiyatro’ya geçiyoruz. Stadyum ve Tiyatro dedim, çünkü bu birleşim yeryüzünde ilk defa bu şekilde yan yana yapılmış! Stadyum’un büyük bir bölümü ne yazık ki geçirdiği depremler sonrasında harabeye dönüşmüş durumda. Tiyatronun sahne kısmı vakti zamanında zengin mermerlerle kaplıymış, fakat mermerler büyük depremler sonucu şu an sahnenin ortasına yıkıldıkları gibi kalmış. Tiyatro da Stadyum gibi oldukça hasar görmüş durumda, fakat Stadyum’a göre biraz daha derli toplu bir görüntüsü var.
Son olarak bir küçük bilgi daha: Dünya’nın ilk borsası da burada kurulmuş. Düşünsenize bir grup eski çağ insanı toplanmışsınız o zamanın enflasyonunu konuşup tartışıyorsunuz, farklı bir deneyim olabilir sizin için :)
O zaman ne duruyoruz HAYDİ AIZANOI’ya…